Aktüel (Popüler Makaleler)
Tek Taraflı Demokrasi
Demokrasi kavramının günümüzdeki anlamı, azınlıkta olanların haklarına saygı gösterildiği ve onlara bir gün çoğunluğa dönüşebilme yollarının açık tutulduğu, özgürlükçü bir çoğunluk yönetimi biçiminde tanımlanmakta. Fakat demokratik düşüncenin evrimi, insanın akıllı bir varlık olduğu, kendisi için iyi olanla kötü olanı ayırt edebileceği inancından kaynaklanan, insana saygıya dayalı, iyimser bir dünya görüşünün evrimidir de diyebiliyoruz. Yine de sıralı ya da değişken bu tanımların tümü evrensel bir amaca hizmet ediyor. Nihayetinde daha stabil ve şeffaf, daha doğru ve olgun bir yapı oluşmasına...
Gurdjieff Öğretisi
Georges Gurdjieff, dünyaca meşhur olmuş bir bilge kişidir. Babası köy köy dolaşıp saz eşliğinde şiirler okuyan, masallar söyleyen ve Anadolu âşıklık geleneğini sürdüren bir halk ozanı idi. Babasının etkisiyle küçük yaşta kadim bilgelik ile ilgilenmiş olan Gurdjieff, 1913 yılında Moskova’da ilk bilgelik okulunu kurdu. 1917 Rus devriminin zor şartları onun grubuyla Rusya’dan ayrılmasına ve önce kısa bir süreliğine İstanbul’a gelmesine, ardından Paris’e yerleşmesine neden oldu.
Gurdjieff’in eğitim sisteminde sadece bilgelik değil, ayrıca müzik ve bir tür kutsal dans da bulunur. Amaç, insanın kendisini tanıyarak uyanık kalmasını...
Göç Unsuru ve İşgücü Verileri
Modern dönemdeki bu tür nepotizm tartışmaları, kamuoyunun ve bireylerin konuya dair nasıl düşüneceklerine ilişkin önemli rol oynuyor. Şüphesiz ki; birçok teori ve yaklaşımlar arasında net bir ayrım ortaya koymak da oldukça zor. Ve bu yüzden de bu düşünce içerisinde örtüşmenin her zaman belli bir ölçüsü vardır. Bu karşılıklı etkileşimde geçmişten bu yana insanlar çokça fikir sunabiliyor olsa da küreselleşmenin bir başka özelliği de, göçün büyümesi ve dünya çapındaki toplumlarda genişleyen ekonomileri ile kalıcı yerleşmiş toplulukları oluşturmasıdır. Bu esaslara dayalı...
Assange’a Rağmen Assange’ı Savunmak
“Gelecekte Büyük Biraderler mi bizi izleyecek, biz mi onları?” Bu soru, geçtiğimiz günlerde yedi yıldır kendini hapis tuttuğu Londra’daki Ekvator Büyükelçiliği’nden yaka paça çıkarılan Assange’a, henüz insanların gözünde bir “kahraman”ken soruldu. O gün Assange, net bir yanıt veremedi. Fakat dünya kamuoyu artık bu soruya cevap bulmak, daha doğrusunu tercihini yapmak zorunda. Çünkü bütün samimiyetsizliğine rağmen Assange’ın davası, bir basın özgürlüğü mücadelesine dönüşecek. Dünya basını, gazetecilik kimliğini, aktivizm ile habercilik arasındaki çizgiyi, Assange’ın bir basın mensubu gibi korunup kollanması gerekip...
Ekonomilerde Karşılıksız Para Basılması ve Reaksiyonlar
Koronavirüs ile birlikte küresel ekonomiler bir anda dip yapmış ve borsalar tarihin en büyük düşüşlerinden birini yaşamıştı. Daha sonra hiç beklenmedik bir şekilde ani bir toparlanma yaşayan dünya borsaları, yatırımcıların kafasındaki soru işaretlerini gideremedi. Sebebi ise “bu kadar kısa sürede toparlanma sağlıklı mıydı?”, “piyasalara bu kadar likitide bir anda nasıl girdi?” ve “tekrar daha büyük yıkıcı bir dip dalgası yaşanır mı?” sorularıydı.
Kafaları karıştırmaması adına olacak ki hızlı bir şekilde FED, panik ortamını dağıtmak adına aldığı faiz indirimleri kararları ve...
Sıkıcı Bir Otel Hikayesi
Türkiye ya skandalı az bir ülke ya da skandallar o kadar günlük hayatın parçası haline gelmiş ki, artık hiçbir olaya ciddi tepki vermek zorunda hissetmiyoruz kendimizi. Fakat ne olursa olsun, bir siyasetçinin adı bir otelle beraber anılıyorsa eğer, herkes gözlerini dört açar, birkaç haftalık dedikodu malzemesi arar. Otellerden sokağa taşan skandallar, her zaman iyi malzeme verirler: Ecevit'in hükümet kurmak için on bir vekili kendisine destek vermeye ikna ettiği Güneş Motel de toplum hafızasında; Baykal hadisesi de.
On yedi yıllık Adalet...
Yeni Ekonomik Düzen
Teknolojik gelişmelerin 21’inci yüzyıl ile birlikte hızlanması ve uzay çağı olarak adlandırdığımız bir çağa geçmemiz her yerde yeni arayışların başlamasına neden oldu. Her şeyi daha hızlı ve pratik bir şekilde gerçekleştirilerek zamandan tasarruf etmek yeni yüzyılda en önemli amaçtır. Çünkü en değerli şey para değil, zamandır.
Sanayi devrimi ile birlikte başlayan mekanikleşme, bir nevi sistemin parçası olarak tasarlanmış diyebileceğimiz insan gücünden yararlanıyordu. Şu anda yeni düzen ile otomasyon dönemi başlamış ve insan gücünün gitgide azaltıldığı görülmektedir. Bunun avantajları olduğu gibi birçok...
Şehir Silüetleri
İstanbul'un coğrafyasının bir laneti var: Su kıtlığı. Bu sorundan Bizanslılar da payına düşeni aldı. Trakya'dan kente su taşıyan isale hatları güvenilir değildi. Nüfus ve ihtiyaç artıyor, baharda eriyen karlar su akışında kontrol edilemeyen artışlara neden oluyor ve hatta şehir kuşatıldığı zaman isale hatlarının kesilmesi zorluk yaşatıyordu. Suyunu güvence altına almak isteyen Bizans, sayısız açık ve kapalı sarnıç inşa ederek kenti kendine yeter hâle getirdi. Başka şehirlerde de sarnıçlar bulunsa da İstanbul'dakilerin özgün bir planlama başarısı olduğunu söylemem mümkün. Keşfedilen...
Bağlanma Problemi
“Bende bağlanma problemi var!” derler ya, bende âlâsı var; ama bunun bir problem olmadığını fark edeli birkaç yıl oldu. Bazılarımız böyleyiz işte. Herhangi bir şeye bağlanıp ondan kopamamam söz konusu değil. Bu bir insan, mekan, eşya ya da bir alışkanlık olabilir. Fark etmez. “Onsuz yapamam!” diyebileceğim pek bir şey yok. Ve biliyorum ki bu konuda yalnız değilim.
Babamın kırk yıla yakın işlettiği dükkanın olduğu sokakta çocukluğum ve ilk gençliğim geçti. Dört yıl kadar önce dükkanı kapattığından beridir o sokaktan geçmedim....
Geleceğin Yitimi ve Ufuksuzluk Çağı
Gelecek tahayyülünün gücünü yitirmesi, geçmişin altın çağ olarak telakki edilmesinin günümüzde geçer akçeliğini korumasından kaynaklanıyor bir bakıma. Geleceği geçmişin enstrümanlarıyla ele alamayacağımız gerçeğini bir yana koyalım, bir kurtarıcı ya da mesih bekleyen insanoğlunun değişimin imkansızlığını alttan alta vurgularcasına her iyi şeyin mazide kaldığı vehmine kapılması düşündürücü. Geleceksizlik, plan programsızlığı doğurduğu gibi, hayallerin mazide kaldığına dair çarpık bir fikrin altını çiziyor durmadan. Değişim ihtimalinin/umudunun azalması kaçınılmaz oluyor böylece. Düşünce atıl hale gelince insanoğlunun da yavaşladığını görüyoruz. Günlük rutinimizi zapturapt altına...
Kahramanın İhaneti
Bir zamanlar bilinmez bir diyarda en kötü ve en güçlü ejderhaların elinden bin bir güçlükle kurtardıkları prensesleri onurları uğrunda kurban etmekten çekinmeyen kahramanlar yaşarmış. Absürt bir masalın girişi gibi görünen bu cümle, aslında günümüzde içinde yaşadığımız toplum da dâhil olmak üzere birçok ülkede kangren olmuş bir yaraya dönüşen, son derece yanlış bir biçimde namus ya da kadın cinayeti olarak adlandırılan, erkeklerin çoğu zaman onur ve şeref gibi kavramları bahane edip gerçekte kendilerine ait gördükleri kadınların kontrollerinden çıkmasıyla oluşan yetersizlik,...
Cinsel Tacizin Mekansızlığı
2018 Haziran ayında ortaya çıkan olaya göre New York Üniversitesi profesörü Avital Ronell, öğrencisi Nimrod Reitman tarafından yöneltilen cinsel taciz suçlamasından dolayı inceleme altına alındı. Yaz boyu akademisyenler, feministler ve yazarlar bu konuyu tartıştı. Konunun tartışıldığı düzlem daha çok feminist birinin cinsel tacizle suçlanması durumunun nasıl karşılanacağı üzerineydi. New York Times konuyu "Bir feminist cinsel tacizle suçlanırsa #Metoo hareketine ne olur?" başlığıyla verdi. Mesele bir de Avital Ronell’in kişiliği, öğrencilerle ilişkileri ve akademik çalışmaları ve alandaki yetkinliği göz önüne...
Sansür
Sansür, şiddet ve korkunun ete kemiğe bürünmüş sopasıdır. Erkek egemen kültürün öğretileri ile kendi cinsel kimliğinizle var olmanın hiçbir önemi yoktur. O nedenle de hem kadınlar hem de erkekler kendilerinin güçlerinin farkına varmak istemezler. Dışlanmak, horlanmak, kabul görememek, mücadele etmek zordur. Oysa kabul ederseniz bir yandan kendinize acır, diğer yandan bu acıma duygusunu fedakarlık adı altında süsleyerek çevrenizi sinsi sinsi yönetmeyi başarırsınız. Şiddet şekil değiştirir ve siz şiddet göreni oynarken bir yanda da şiddeti uygulayan olursunuz. Ya da farklı olmayı...
Direnişe Giden Boşluklar
Mutlu olmak istiyoruz. Yalnızca biz insanlar değil, petrol bataklarında kaybolan martılar, beton üstünde sürünen salyangozlar, yeraltında terk edilmiş maden işçileri, babaları çalınmış çocuklar, çocukları katledilen anneler, anne olmayı reddedenlerimiz ve en basit haliyle var olmak için direnenlerimiz. Ancak Nietzsche şöyle buyurur: Mutluluk, bir rotanın sonunda bizi bekleyen, beyaz atlı prenslerin avuç dolusu olduğu, hurilerin kilimler dokuduğu bir köy değildir. O, amacına ulaşmış olmanın getirdiği bir güçlülük halidir. Aynı zamanda, direnişin son bulduğu yanılgısıdır. Ve bu yanılgı, talihsiz bir şekilde,...
Vergilendirme Stratejileri
Dünya ekonomilerine baktığımızda büyük çoğunluğunda ihracatın ithalatı karşılama oranı düşük olduğu için cari açık verilmektedir. Maalesef düzenden kaynaklı yaşanan problemlerden dolayı vergilendirme sistemi ekonomi politikaları için fazlasıyla öne çıkmaktadır. Vergi gelirleri hazine bütçeleri için bir numara gelir kaynağıdır. Bu durumun doğru kullanılmaması ekonomik refahın azalmasına ve orta kesim krizine yol açmaktadır. Neden kıstas olarak orta kesimi aldık ona değineceğiz. Ancak burada asıl önemli olan ekonomilerde yapılan sınıflandırmanın insanlar üzerinden yarattığı gelir adaletsizliğidir. İşte vergilendirme sisteminde dikkat etmemiz gereken konu burasıdır.
Ülkelerin...
Bilim (Popüler Makaleler)
Pozitivist Metafizik
Viyana Çevresi düşünürlerini karakterize eden en önemli özellik şüphesiz onların katı metafizik karşıtlığıdır. Metafizik karşıtlığı, Çevre düşünürlerinin temel ortak noktası olarak kabul edilebilir. Viyana Çevresi, mantıkçı empirizm, mantıkçı pozitivizm gibi isimlerle anılan, ama aslında belirli bir felsefi sistemi yansıtmayan çalışmaların ortak özellikleri arasında dil analizini, mantık/matematik alanlarında ortaya konulan başarıları ve doğrulama/yanlışlama gibi kavramlara verdikleri tanımları saymak da mümkündür. Fakat metafizik karşıtlığını bu özelliklerin bir adım önünde düşünmek yerinde olacaktır. Çünkü metafizik karşıtlığı, hatta düşmanlığı, Çevre düşünürlerinin bir araya...
Esir Maddesi ve Mezon Alan Teorisi
Bizler her zaman uzayın bir boşluk olduğunu düşünmüştük. Ancak Kuantum kuramı, boşluğun aslında boşluk olmadığını öne sürmekte. Şu bir gerçektir ki; bilim, fizik, teknoloji ve bilgi dağarcığımız şu son yüz yıl içerisinde çağ üstüne çağ atlamış bulunmaktadır. Bunu çok değerli bilim insanlarına ve mucitlere borçluyuz. Geliştirilen teoriler, bu teorileri destekleyen diğer kuramlar ve bilimsel kanıtlar, bunu takip eden yeni ve daha ayrıntılı teoriler ve testler, harcanan belli miktar paralar sonucu yapılabilen testler ve üretilip geliştirilen cihazlarımız bize artık başka...
Titreşen Evren
Evrende her şey hareket halindedir. En küçük atomdan en büyük gökadasına kadar hareket etmeyen hiçbir nesne yoktur. Fakat hareket denilen olgu sürekli değil, kesikli bir titreşim içermektedir. Mikro boyutta oluşan hareketlere ”kuantum sıçramaları” denmektedir. Bu sıçramalı titreşimlere “frekans” deniyor. Frekans, saniyedeki titreşim sayısı olarak tanımlanır. Evrende her var olanın kendine has bir titreşim frekansı vardır. Yaşam ve ölüm döngüsü de belli bir süre içinde dönüşerek oluşan bir titreşim hareketidir.
Evrende hem mikro boyutta hem de makro boyutta oluşan titreşim hareketleri gözleniyor....
Kuantum Tarihçesi
Klasik mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, "Kara Cisim Işıması", "Tayf Çizgileri", "Fotoelektrik Etki" gibi bir takım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. Açıklamaların yanlışlığı bilim insnalarının yetersizliğinden değil, aksine klasik mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. Klasik mekanikteki sorunun ne olduğunu anlatmak aşırı teknik olacaktır ancak en yalın halde klasik mekanik evreni bir süreklilik olarak modelliyordu.
1900 Yılında Max Planck, enerjinin, 1905 yılında ise Albert Einstein, bazı deneyleri açıklayabilmek için ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bir varsayım olarak kullanmak zorunda...
Sonsuzun Kavranılması
Sonsuz, felsefenin dışında özellikle matematik ve teolojide önemli yeri olan bir kavramdır. Çünkü sözkonusu alanların birçok önemli problemi ile sonsuz kavramı arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Nitekim varlık, zaman, sayı, yaratılış gibi çeşitli kavramlar ve bu kavramların içerdiği problemler sonsuz kavramı ile de örtüşürler. Sonsuz kavramının farklı sorunlarla iç içe geçmiş olması ve onlarla olan doğrudan veya dolaylı ilişkisi, bu kavramı tanımlarken dikkate alınması gereken bir özelliğidir. Sonsuz kavramıyla diğer kavramlar arasındaki bu çok yönlü ilişki, onun tanımının verilebilmesini...
Yaşlanmama Olasılığı
1850'lerde ortalama ömür sadece kırk yaştı, bugün ise yetmiş sekiz deniliyor. Son dönemlerdeki tıp araştırmaları insan ömrünün daha da uzayabileceğine dair umutları arttırıyor. Peki, böyle bir gelişme toplumda ne tür sonuçlar doğurabilir? Dünya nüfusunun fazla artması halinde, kıt olan doğal kaynakları korumak için sert önlemler alınabilir. Örneğin; Çin'de 1970'lerdeki hızlı nüfus artışını engellemek için yakın zamana dek tek çocuk politikası uygulanıyordu. Ortalama ömrün uzaması halinde genellikle nüfus artışı olacağı sanılır. Ama bilinen bu gerçek pek de öyle değil.
Nüfus artışını...
Holistik Bakış
Günümüzde gittikçe kuvvet kazanan ve taraftar toplayan holistik bakışa göre, doğada var olan nesneler birbirleriyle bütünsel bir iletişim ve ilişki içindedirler. Holistik bakış sayesinde yeni bir dünya görüşü gelişmekte, insanların olaylara ve doğaya yaklaşımı ve yorumlayışı değişmektedir. Bu değişime bilincin evrimi de diyebiliriz. Kuantum kuramının günümüzde bu derece revaçta olmasının nedeni, bilincimizin evrilmekte olması ve yeni bir dünya görüşüne, yeni bir paradigmaya yol açmasıdır. Bu yeni paradigmada bütünsel bir enerji alanının varlığı kabul edilmekte ve tüm canlı varlıkların ortak...
Sosyolojinin Termodinamigi
“Sosyolojinin Fiziği” başlıklı bir yazımda “Enerjinin Korunumu” yasasından söz etmiştim. Sosyoloji, insan toplumlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Termodinamik ise çok parçacıklı sistemlerin ölçülebilen sıcaklık, basınç ve enerji gibi bütünsel değişkenleri ile ilgilenen bir fizik bilimidir. Bu iki bilim arasında ortak yasalar olabileceği ve fizik biliminin toplum davranışlarını anlamakta yardımcı olabileceği görüşündeyim.
Termodinamigin birinci yasası bir sistemin iç enerjisi bulunduğunu ileri sürer ve bu enerjinin kapalı sistemlerde korunduğunu söyler. Birinci yasa "Bir kapalı sistemin iç enerjisindeki değişim, sisteme eklenen ısı miktarı...
Her Şeyin Kuramı
Her şeyin kuramı evrendeki tüm olayları açıklayabilen bir fizik kuramıdır. Bu kuramı yaklaşık yüz yıldır arıyoruz fakat bir türlü bulamadık. Sicim kuramı ve m-kuramı birer aday model olsalar da henüz kanıtlanmış değildirler ve bu bakımdan kuram sayılmazlar. Bir fizik modelin kuram olarak kabul edilmesi için deney veya gözlemle onaylanması gerekir. Fakat ikisi de gözlenebilecek iddialar ileri süremediler.
Mikro evreni açıklayan kuantum kuramı ve makro evreni açıklayan genel görelilik kuramları olsa da ikisini birlikte açıklayan bir kuram oluşturulamadı. Bu neden böyle?...
Süreksiz Gerçeklik
Evrende her şey hareket halindedir. En küçük atomdan en büyük gökadasına kadar hareket etmeyen hiçbir nesne yoktur. Fakat hareket denilen olgu sürekli değil, kesikli bir titreşimle oluşmaktadır. Bu sıçramalı titreşimlere “frekans” deniyor. Frekans “saniyedeki titreşim sayısı” olarak tanımlanır. Kuantum kuramına göre her nesne hem dalga hem parçacık özelliği taşır. Dalganın en temel özelliği ise titreşmesidir. Uzay dediğimiz evrenin tümü dahi hem mikro hem de makro boyutta titreşir. Mikro boyutta oluşan titreşim hareketlerine “kuantum titreşimleri” denmektedir. Mikro boyuttaki Kuantum titreşimleri...
Tanrı Zar Atmaz
1700’lerin başında, Londra’da yaşayan Abraham De Moivre adındaki bir matematikçi, kumarbazlar için olasılıklar hesaplayarak geçimini sağlamış. Yaklaşık on yıl bu işi yaptıktan sonra, teorilerini Şans Doktrinleri isimli, elli iki sayfalık küçük bir kitapta toplayan De Moivre, Olasılık Teorisi'nin temellerini atmakla kalmıyor, matematiği zarlar ve oyunlarla açıklıyordu. Moivre, kitabında şansın aslında yanılsama olduğunu, gelişigüzel gibi görünen her şeyin fiziksel bir nedeni olduğunu iddia eder.
Nobel ödüllü fizikçi Wolfgan Pauli gibi pek çok fizikçinin, “Tanrının ayırdığını hiçbir kul bir araya getiremez.” diye...
DNA Değişimi
Kodlanmamış DNA’yı neyin yönettiği sorusuna bilim ile cevap vermeye çalıştığımızda birçok konu başlığına bakmamız gerekiyor. İnsan vücudundaki hurda DNA’ya ait proteinler ile yapılan bir çalışmada insan bedenindeki hücrelerde, bilim dünyasının şimdiye dek ancak birkaç yüz tanesini bildiği üç bin altı yüz kontrol proteini tespit edildi ve bunlar moleküler şalter olarak isimlendirildi. Protein aktivitelerini kontrol eden bu şalterler; yaşlanma, hastalık başlangıcı ve tedavisinde tıpkı açma-kapama düğmesi gibi görev yapıp, zamanında ve düzgün çalışmadıklarında hastalıklara yol açıyor. Bu çalışma, Danimarka Kopenhag...
İçgüdünün Diğer Nesillere DNA ile Aktarılması
Neden bazı şeyleri otomatik olarak yapıyor, korkuyor veya seviyoruz? Bilimsel olarak bakarsak, bu yazıda da göreceğiniz gibi daha önceden yaşamış olan atalarımızdan bize geçmiş olan genetik bir çok şey, bizim kimliğimizi oluşturuyor. Bazı dini inançlar ise buna, “Önceki hayatlarınızdan kalma kaydolmuş anılar ve travmalar” diyor.
Bütün canlılar için biyolojik olarak iki amaç vardır: Hayatta kalmak ve üremek. Bu, hiçte kolay bir görev değildir, birçok yazımızda değindiğimiz, seçilim mekanizmalarına karşı mücadele etmeyi gerektirir. Üstelik doğanın şartlarından ötürü, bu mücadele, en az...
Powehi’ye Özel
İnsan; en gelişmiş canlı sayılan yaratıktır. İnsan var olduğundan bu yana bu tanımın içini fazlasıyla doldurmuştur. Başlarda oldukça yabani bir yaşam sürmüştür. Ancak zamanla yeni şeyler öğrenerek, öğrendiğini uygulayarak ve daha ilerisini hayal ederek sürekli bir gelişim göstermiştir. Bugünkü neticeye ulaşırken de bazı dönüm noktaları olmuştur. Bunlardan birisi elbette tarımın bulunmasıdır. Diğer bir dönüm noktası ise yazının bulunmasıdır. Yazı, belki de tarihin en büyük yeniliğidir. Yazı, insanlık tarihi için bir milattır, yaşanılan günü ve bilgiyi geleceğe aktarmada faydalı bir...
Çatallaşma ve Öz Üretim
Enformasyon sözü “iç şekillenme” demektir. Zira, en ön takısı iç ve form da şekil demektir. Enformasyon dalgası da bağlantısal bütünselliği oluşturan bir dolanıklık dalgası olarak düşünülebilir. Dolanıklık sadece mikro âleme ait bir olgu değildir. Yaşadığımız makro âlemde de dolanıklık örnekleri bulunur. Örneğin, beyindeki nöronların dolanık durumda olmaları sayesinde düşüncenin belirdiğini savunan birçok bilim insanı vardır.
Doğada bağlantısal bütünsellik içine girmiş olan bir grup atom önce amino asitleri ve ardından RNA denen ilk enformasyon içeren molekül zincirini oluşturmuştur. İlk canlıların ise...
Ekoloji (Popüler Makaleler)
Ekolojik Tahakküm
İnsanın doğa üzerindeki baskısının giderek artması ve bunun sonucunda ekolojik dengenin bozulmaya başlaması, önemli bir sorun olarak kendisini fazlası ile hissettirmeye başladı. Hızlı nüfus artışı, artan popülasyon, kentleşmedeki yoğunlaşmalar gündeme taşımış; başta sanayileşmiş ülkelerde görülen çevre sorunları zamanla tüm dünyaya yayılmış, hatta günümüzde tüm evreni tehdit eder hale bürünmüştür. Fransa’da bu konuda epey çalışmalar yürüttüğünü de söyleyebiliriz. Ekoloji sorunlarının yoğun bir şekilde artması, bu alanda acil önlemler üretilmesini zorunlu hale getirdiği ve çevreyi koruma ve sağlıklı ortamlarda yaşamanın gerekliliğine...
Organik Hayat
Organik hayat son dönemin en çok kafa yorulan kavramlarından biri. Özellikle de organik annelik. Zira bebeğini doğal, organik bir şekilde büyütmek şimdilerde neredeyse tüm annelerin en büyük hayali! Metropollerde çocuk yetiştirmek başlı başına zor iken bunu bir de organik bir şekilde hayata geçirmek daha da güç bir durum oluyor. Organik pazarlar, mamalar, giysileri, deterjanlar, oyuncaklar, kozmetik ve yağlar. Bu liste uzadıkça uzuyor. Peki, gerçekten organik bir hayat mümkün mü?
Eskiden toprakla bağımız bu denli kopmamıştı; semt pazarları, bakkallar bize her...
İklim Değişikliği Yediklerimizi Nasıl Etkiler?
Bir süre önce bilim insanları, hayvan türlerinin altıda birinin iklim değişikliği nedeniyle ortadan kalkabileceği uyarısında bulunmuştu. Peki, aynı tehlike tarım ürünleri ve gıda maddeleri açısından da geçerli midir dersiniz? Dünyanın birçok bölgesinde tarım üreticilerinin gelecek yıllarda daha fazla zorluklarla karşılaşacağı doğrudur. Bu konuda, bitkilerin kuraklığa karşı dayanıklı hale getirilmesi doğrultusunda çeşitli çalışmalar yapılıyor.
Nesli tükenebilecek besinler ile ilgili bazı abartılı haberlere rağmen, temel besin maddelerinin ortadan kalkacağına dair herhangi bir veri bulunmamakta. Bazı uzmanlar bitkinin ortadan kalkması diye bir şeyin...
Devletler Gezegenimizi Kurtarmıyor; Biz Kurtaracak Mıyız?
Londra’ya taşınacağımı haber alıp arayan hemen herkesin yaptığı şaka aynıydı: “Şemsiyeni unutma!” Notting Hill’den tanıdığımız romantik kent, sokak aralarına sıkışmış parklarda insanların ansızın yağmaya başlayan yağmurlarla sırılsıklam olduğu yerdi. Mimarisi güzeldi ama havası, pek değil. Benim de burada yaptığım ilk alışveriş, iyi bir şemsiyeye para bayılmak oldu. Çantama atıp taşımak için küçük, ucuz bir şemsiye de aldım. Fakat geçtiğimiz altı ay içerisinde büyüğü ile evden bir yahut iki kere çıkmışımdır; küçüğünü çantama koymayı bırakalı da ne kadar zaman geçti,...
Metropol Yaşamda Doğa Yoksunluğu
Metropol yaşamı, yanlış kentleşme politikaları ve beraberinde gelen yeşil yoksunu bir çevre, çoğumuzun doğa ile düzenli bir ilişki içinde olmasına nerede ise hiç olanak vermemekte. Binalar, otomobiller, ofisler ve alışveriş merkezleri, yaşamımızda doğal ortamlardan daha fazla yer kaplamaya başlarken, insanoğlunun doğa ile olan etkileşimi giderek azalıyor. Yeşile yakın yerlerde olsak bile, iş yaşamından ve koşuşturmadan doğaya çıkmaya vakit bulamıyoruz veya evde zaman geçirmeyi tercih ediyoruz. Çünkü yoğun nüfus artışı hayatı epey zorlaştırmakta ve gürültüden ile trafikten uzaklaşmayı, binalar arasından...
Çevreye Zararlı Besinler Nelerdir?
Küresel ısınma tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz dönemlerde, tattığımız her zevkin çevreye bir maliyeti olduğunun farkına daha fazla varmaktayız. Bu özellikle yediğimiz gıdalar açısından geçerli. Tarım, fabrikada üretim ve üretilen malların taşınması sırasında çoğunlukla fosil yakıt kullanıldığı için sera gazları ortaya çıkıyor ve bu gazlar atmosferde ısıyı tutuyor. Bilim insanları bunun etkisini "karbon ayak izi" olarak ifade ediyor ve yüz gramlık gıdanın ürettiği karbondioksit hacmi şeklinde ölçülüyor.
Her tür yiyeceğin neden olduğu zarar ile çevreye etkisi bir piramit haline dönüştürüldüğünde,...
Organik Tarım Düşüncesi ile Barışıklık
Organik tarım, sadece tarımsal bir üretim şekli olarak değerlendirilemez. Konvansiyonel tarımdan organik tarıma geçiş sonrası, daha yeşil bir dünya mümkün olacaktır; ama bu değişimin tek başına yeterli olacağını söylemek zor. Asıl değişimin insanların düşünce yapılarında gerçekleşmesi gerekmektedir. Organik tarım, bir yaşam felsefesi olarak algılanmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Organik tarım bizlere ne söylüyor, bunu ortaya koymamız gerekmekte. Organik tarım, doğaya zarar vermeden de bir şeylerin üretilebilmesinin mümkün ve hatta daha sağlıklı, daha karlı olduğunu söylüyor.
Bu söylemi hayatımızın hemen her noktasında kulağımıza...
Bitki Yaratma Çabası
Yangına dayanıklı ormanlardan, açlığa son verecek sahte muzlara varan ve bilim insanlarının 21'nci yüzyılın sorunları ile baş edebilecek süper bitkiler geliştirmeye çalışılıyor. Bitkileri yeme, giyme, vazoya koyup estetik zevk alma amaçlı kullanıyoruz, ama bütün potansiyellerini değerlendirebiliyor muyuz? İngiltere'deki Kew Botanik Bahçesi'ndeki araştırmacılara göre, bitkilerin gücünden tam olarak yararlanamıyoruz. İşte bitkilerle dünyamızı dönüştürmenin bazı yolları var.
Yemek tabağımızdaki sebzeler çiftlikte, tarlada üretiliyor, ama bu bitkilerin bir zamanlar vahşi doğada akrabaları vardı. Evet, evet vardı. Tarlada yetiştirdiğimiz ürünler daha fazla mahsul verir...
Şehirleri Doğaya Açmak
Şehirleri tümü ile insanlar şekillendiriyor. Bunu yapar iken bazı canlı türlerine kapılarını açıp diğerlerinin ise yaşamasına izin vermiyor. İnsan yarattığı beton ve cam yığınları ve sanayi etkinliği ile şehrin sınırları içinde tutulabilir ise dünyanın geri kalan kısmı da yeniden doğal ortamına dönebilir, ama şehirler etrafından izole değil. Büyük tarlalarda üretilen ürünlerle beslenir, ormandan kereste, yerden mineral, denizden balık, nehirden su alır. Tüketimin boyutuna bağlı olarak bir şehir kapladığı alanın kat kat üstünde, çevrede izini bırakıyor.
Uzmanların hesabına göre, dünya nüfusunun tamamının...
Arıtma Tesisleri Ekolojik Mi?
Atıksu arıtım teknolojilerin değişimi, atıksu tesislerinin kurulmasına ve bu tesislerden arıtım sonrası ortaya çıkan kalıntılarında sorunlara sebep olduğunu ortaya çıkardı. Evet; ama arıtılan atıksular hem çevre, hem ekonomi, hem de sürdürülebilirlik açısından yararlar sağlamaktaydı. Fakat, arıtımlar için kurulan dev tesislerin kurulumu ve işletimleri sonrasında ortaya çıkan atıklar ayrı sorunları gündeme getirdi. Bu sebeplerden dolayıdır ki, atıksu arıtma sistemlerinin planlama, tasarım ve işletim sistemleri karmaşık ve kapsamlı bir konu başlığı olarak zihnimizde yerini koruyor.
Arıtma için kurulacak bir sistem, pahalı ve...
Çevre Tahribatı
Dünya nüfusu yüz elli milyon yıl önce bir milyardı. Şimdi ise bu rakam yedi buçuk milyara ulaştı. 2050 yılı tahminlerinde ise bu rakamın dokuz milyar olacağı hesaplanıyor. Nüfusla beraber dünya ekonomisi son elli yılda beş kat büyüdü. Nüfus ve ekonomi büyüdükçe doğa ve çevreye verilen tahribat katlanarak büyümeye devam ediyor. Dünya nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının yüzde seksenini kullanıyor ve bu oranda da dünyayı kirletiyor.
Dünyamız hızlı bir şekilde kirleniyor iken, biyolojik çeşitliliğimiz gittikçe azalıyor. Dünya ormanları...
Felsefe (Popüler Makaleler)
Entropi ve Zaman
Entropinin en basit tanımı şudur: “Kainatta her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister.” Yani her şey, ama her şey dağılma ve bozulma eğilimindedir. Dalından koparılmış bir elma giderek bozulmaya başlamasını buna örnek verebiliriz. Hatta dalından koparmasanız da bir süre sonra elma düşüp toprağa karışacak ve bozulacaktır. Oysa bir zamanlar tüm düzenliliği ve fonksiyonelliğiyle mükemmel bir elmaydı. Onu yiyebilir ve onun size verdiği minik de olsa enerjiyle metabolizmanızı besleyebilir ve kendinizin düzenini koruyabilirdiniz.
Entropiyi zaman ekseninde ele almak...
Theos ve Theoros Arasında Dasein
Yunanca'da "theos" kelimesi; bakma, izleme, seyretme, seyir, görünüm, manzara, gösteri, tiyatrodaki gösteri, şenlik seyredilen yer, özellikle tiyatroda izleyicilerin bulunduğu kısım manasına, "theoros" kelimesi ise seyredene denk geliyor. Mevzumuz theos ve theoros denkleminde vahdet-i vücud tarzı bir mevzu değerlendirmeye çalışmak veya bunun kelimelere sirayet edilmiş hâlini seyretmek. Theoria, manzara esasında seyretmek şeklinde ifadesini tamlıyor. Bu tanımı Prof. Dr. Yalçın Koç’un "Theologia’nın Esasları" isimli eserinden aldım. Theoria, manzara esasında seyretmek ise, peki, manzara neydi? Yani seyredilen! Seyredilen theostur, yani tanrıdır. Bu...
Kapitalist Terörün Rasyonel Çekirdeği
Kapitalizm, erdemin, aşkın, sadakatin, bilginin, bilincin, kısaca her şeyin ticaret içine çekildiği bir zamandır. Ahlaki ya da fiziki her şeyin piyasa değerine sahip olduğu, gerçek değerinin belirlenmesi için piyasaya sürüldüğü bir zamandır. Maddiyat, yakın zamanda kıtlaşacak kaynaklar için verilen savaştan, yani besin, su, enerji, mineraller ve benzeri çevre kirliliğine kadar, tüm tutumlarıyla ve öç alırcasına otoritesini yeniden tesis etmektedir.
Eşiğinde bulunduğumuz felaketin konturları gitgide netleşiyor. Bu eski komünistlerin soyunduğu bir çeşit kıyametçi korku tellallığı değildir. Nüfus artışı, kaynakların tüketilmesi, karbon gazlarının emisyonu,...
Locke Teolojisi ve Etiği
1632 yılında Bristol yakınlarındaki Wrington’da dünyaya gelen John Locke modern çağın en etkili ve en önemli düşünürlerinden biridir. İngiliz felsefe dünyasının başat geleceğinin yaratıcısı olarak görülen Locke’un teoloji ve etik üzerine olan düşüncelerini kendi çapımızda ifade etmeye çalışacağız. Öncelikle bilinmesi gereken şey, Locke’un bir empirist olduğudur. Deneyci olan Locke, ideler aracılığı ile bilgi kavramına bir yorum getirir. Ancak Locke’a göre doğuştan gelen ide diye bir şey yoktur. İdeler tamamen tecrübelerimiz ile oluşur. Locke, doğuştan gelen idelerin var olduğunu iddia...
Öğrenmeyi Öğrenebilmek
Bu dünyada nefes almaya başladığımız andan bugüne kadar bize birileri tarafından hep bir şeyler telkin edildi. Biz buna kısaca eğitim diyoruz. Aile ile başlayan bu süreç okul ile devam etti. Hayatın içinde de her an devam etmekte. Dikkat ederseniz kendimiz doğruları keşfederek değil, daha çok yönlendirilerek önümüze konana biat ile eğitiliyoruz. Bu şekilde hayata atılan bireyler sorgulama yeteneklerini ve birey olma bilinçlerini geliştiremiyorlar. Bana sorarsanız öğrenmenin ilk şartı sorgulamaktır. En inkar edilmez gerçekleri bile sorgulamayı bilmeliyiz. Emin olma duygusunu...
Hırs
Hırs, garip bir şekilde, çoğu zaman çalışkanlıkla bir tutulur. Bir tür gayret etme, fazlasıyla gayret etme olarak görülür. Bir kişi hırslı ise, çalışkan olmalıdır. Bir amacı vardır, onun uğrunda çalışır, didinir, gayretinde bir devamlılık sağlar. Bütün bunlar, bir noktaya kadar kuşkusuz doğrudur. Ama hırs söz konusu olduğunda, basitçe, yalnızca çalışmak veyahut çok çalışmak söz konusu değildir. Evet, hırslı bir insanın çalıştığı bilinir, ama çalışıyor olduğu şeyin niteliğinin ne olduğu ve nasıl geliştiği pek de tartışılmaz. Hırs, sanki yalnızca edimsel...
Cüzi Fertten Bütünün Armonisine
Tabiat içerisindeki biz insanlar, cüzi oluşumuzu idrak ile varlığımızı da idrak etmiş oluruz. Yani bir fert bilir ki cüzidir ve fertlerde toplu bir küllilik vardır. Toplum külli olsa da fertler cüzidir ve cüzi fertlerin gönülden yansıttıkları ruhi değerler veya hisler külliye etki ederek ancak bu şekilde bütünün armonisine ulaşabilir. Kandinsky “Sanatta Ruhsallık Üzerine” isimli eserinde der ki: "Sanatın görevi bütünün armonisini kurmaktır. Uzmanlar, yeteneğe hayran olur, resmin vasıflarının tadını çıkarırlar. Oysa ruhlar aç gelir aç giderler." Peki, bütünün armonisi...
Bir Alet Çantası Olarak Felsefe
Felsefenin üzerine uzlaşılan ortak ve tek bir anlamı yoktur. Bazılarına göre düşünsel her işlem, bazılarına göre her türlü problem çözme aktivitesi, bazılarına göre belirli bir tarihsellik içinde gelişen sınırlı sayıdaki düşünce akımı, bazılarına göreyse çok başka bir şeydir felsefe. Ancak felsefenin hayattan uzak, akademinin duvarları arkasına tıkılmış bir uğraş olduğu fikri özellikle bizimki gibi felsefeyle ilahiyat arasında seçim yapmaya zorlanıp ilahiyatı tercih etmiş toplumlarda ne yazık ki yaygındır. Böylesi durumlarda felsefeye toplumda işlev bulmak zordur. Türkiye’de felsefe ya batıdan...
Toplumsal Değerler ve Birey
"Demokrasi" kelimesi etimolojik olarak "halk iktidarı" anlamına gelmekle birlikte, günümüz toplumlarında çok farklı anlamlar kazanmış ve birbirinden farklı uygulamaları nitelemede kullanılan bir kavram halini almıştır. Bu farklılık demokrasi kavramının genel bir tanımının verilmesini de güçleştirmektedir. Bu sebeple, söz konusu kavram ele alınırken, ister istemez bazı çerçevelerin çizilmesi ve bu çerçeve dahilinde konunun işlenmesi gerekmektedir. Amacımız, Batı tipi bir demokrasi anlayışını çıkış noktası olarak almak, bu çerçevede söz konusu kavramı incelemek ve Türkiye'deki durumu da bu açıdan değerlendirmek olacaktır.
Batı tipi...
Özgürlük ve İnsan İradesi
Sartre, özgürlüğe mahkum olduğumuzu söyler; çünkü, bu dünyaya fırlatıldıktan sonra yaptığımız her şeyden bizim sorumlu olduğumuzu dile getirir ve de ekler: Anlam yaratmak bizim elimizdedir. Sartre bu bağlamda, içine doğduğumuz koşulları belirleme fırsatımız olmasa dahi bu koşulların üstüne kendimizi kurduğumuz halimizin tüm sorumluluğunu bizim sırtımıza yıkar. Onun felsefesine göre iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış her hamlemizin sorumluluğu tepemizdedir. Hatta bundan da ötesine gider; yalnızca kendimizin değil, tüm insanlığın geleceğinin sorumluluğudur bizim olan. Ve de yine bu...
Etik Ahlak ve Optimizasyon
Etik ve ahlak, toplumumuzun genel çerçevesi içerisinde çok da ciddiyetli ağırlığa sahip kavramlar değiller. Meseleye dair temel eğitimin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adlı güzide dersimiz ile verildiği düşünülür ise bu şaşırtıcı bir sonuç da değil. Ancak etik meselesi akademik bir problem olarak yalnızca İslam’ı değil, Hıristiyanlığı dahi önceleyen, hatta ikisine de zemin hazırlayan bir alanın kurucu ögesi. Ancak özellikle prensip bazlı anlayışların ilerlemesi ile kavramda bir çatallanma oluşmuş ve etik ile ahlak birbirlerinden ayrılmaya başlamıştır. Peki, bu ayrım...
Bir Delinin Kendisi İle Mantıklı Söyleşileri
İnsanın doğasında, etik dışının vicdanla uzlaşma içinde olmasını engelleyen bir yarık mevcuttur. Bu yarık toplumsal vicdanda giderek kapanıyor. Rüşvet ve yolsuzluktan da tehlikeli, kamusal söylem üzerinde hakimiyet kurmuş bir yaklaşım var: "Herkes çalıp çırptı, ama bunlar hiç olmazsa köprü, yol yapıyorlar" deniyor. Toplum, rüşvet ve yolsuzluğu olumlama üzerinden ahlaki bir tükenişe doğru hızla sürüklenmektedir. İnsan; ihanet ve ihbarı, birini gammazlamayı dünya üzerinde yer etmiş en iğrenç davranışlardan biri olarak kınamasına rağmen, hemen hemen herkes içinde bir Yehuda ile dolaşır....
Rüyaların Mitliği
Joseph Campbell’in birkaç ifadesi ile başlamak istiyorum. “Mitolojinin simgeleri üretilmiş değildir; talep edilemezler, uydurulamazlar ya da kalıcı bir şekilde bastırılamazlar. Onlar ruhun kendiliğinden oluşan ürünleridir ve her biri kaynağının asıl gücünü bozulmamış olarak içinde barındırır.”
Campbell’in ifadesinden anladığımıza göre; mitolojinin simgeleri, ruhun kendisinde vardır, ruhun kendisine içkindir ve hiçbir şekilde uydurulamazlar. Burada, mitolojik verilerin gerçekliklerini tartışmaktan ziyade rüyaların da birer mit olabilmesi veya olabilirliği mevzusunu kurcalamak ve "Her insan kendi mitinin kahramanı mıdır?" tarzı bir soruyu cevaplandırmak istiyorum. Rüyalar, ilk...
Kayıtsızlık Eleştirisi
Kendisine dokunmayan hiçbir şeye ilgi duymamak, bir şeylere ilgi duyanlar içinse “gereksiz işlerle vakit öldürüyorlar” diye düşünmek sıkıntılı bir tutum. Bence, tam tersine, insana, hayata, dünyaya dair ne varsa her şeye ilgi duymak, mümkün olduğunca dışarısı ile meşgul, dış dünya ile hemhâl olmak, onunla iç içe geçmek gerekir.
Halil Cibran bir yerde “kayıtsızlık ölümün yarısıdır” diyor. Tamamen katılıyorum. Dışarıda olan bitenlere karşı kayıtsız kalmak, başkalarına ve başkalarının ürettiklerine, bir de onların düşüncelerine karşı ilgisiz olmak, giderek azla yetinmeye, beklentileri azaltmaya,...
Tasavvur ve Gerçeklik Olarak Hayat
Sorunu bir soru aracılığıyla ele almak istiyorum: “aynaya baktığımızda ne görürüz?” Böyle bir soru karşısında akla ilk gelen cevap elbette “kendimi” şeklinde olacaktır. Görünen suretin “ben” olduğundan duyabileceğim kuşkuyu bir kenara bıraksam bile, bu suretin hangi “ben”i yansıttığını sorabilirim. Çünkü aynada görmüş olduğum suretim, fiziksel yapımın yanı sıra o andaki yaşantımı, görmek istediklerimi, hatta görmek istemediklerim de; yani öyle görünüyor ki, benim hayatımı yansıtmak özelliğine de sahiptir.
Görmek istediklerim, duygularım, olmak istediklerim, kendimi algılayışım, hep “ben”e aittir, dolayısıyla da benim...
Reklam
Gezi (Popüler Makaleler)
İmparatorluk Başkenti: Semerkant
Dünyanın en korkulan fatih ve hükümdarlarından biri olan Timurlenk, imparatorluğuna Semerkant’ı başkent seçmişti. 1370-1405 yılları arasında hüküm süren Timurlenk, dünyanın en korkulan fatih ve hükümdarlarından biriydi. Tarihçiler, 14'üncü yüzyıl sonlarında Avrasya’da imparatorluk topraklarını genişletir iken Timur’un dünya nüfusunun yüzde beş gibi bir kısmın ölümüne neden olduğunu söylüyor. Yirmi beş yıldır bağımsızlığını almış olan Özbekistan, Timur’u milli kahraman ilan ederek onun döneminden kalan birçok tarihsel anıtı restore etti.
Timur, imparatorluğunun başkenti olarak Semerkant’ı seçmişti. Bunun üzerine şehir gelişmiş ve önemli bir...
Mağara Gölü ve Tarih: Viyana
Viyana’dan çıkıp kısa süreli bir yolculuk ile müstakil evlerin yoğunlukta olduğu bir kasabaya rastlayabilirsiniz. Bir mağara gölü göreceksiniz. Geçmiş yüz yılda burada maden işçileri çalışırmış. 1912’de bir patlama sonucu kayaların arkasından sular fışkırarak mağaraya dolunca birçok işçinin ölümüne sebep olmuş ve Avrupa'nın sayılı mağara göllerinden biri de böylece oluşmuş. Girişinde yaklaşık dört yüz elli metrelik bir tünel var. Tünelin sonunda işçilerin çalıştıkları bölümler de görülebilmekte.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler, gözlerden uzak olduğu için burayı seçmiş ve burada bir karargah...
Akıl Çelen Şehir: Barselona
Ruhu dans eden insanları sokaklara hunharca fırlatmıştı birileri. Ritimleri, kalp atışları kendilerine yeten, arsızlıktan uzak şehirleri ve kültürleriyle onlara sorsalar yine burayı tercih ederlerdi. Doğmak, büyümek ve koşmak için... Eğlenmeye her zaman niyetli, eğlenmeyene sorgular sebepli. Bin bir hali vardı ki şehrin koşmak için. Bir şehir hırsızını bile dengeler mi? Şikayet edemeyeceğin kadar kötülüğü eğlenmeyi anlamlı kılmak için kenarda tutuyorlar. Aydınlık olmasa karanlık, karanlık olmasa aydınlığın içini dolduran bir mananın olamayacağına muktedir insanlar. Bir yeri gezmeden önce yapılan tüm...
Abhazya: Anhua Köyü
Abhazya’da çok uzun süredir gitmek istediğim bir köy vardı; Anhua Köyü. Epeyce vakit Sohum’da, köyden tanıdığı olan birilerini aradım ve tabii beni oraya kadar götürebilecek birini de. Sordum soruşturdum, sonunda bir arkadaşım oranın muhtarına ulaştığını söyledi. Adama telefon edip hızlıca “Sana yarın sabah 8’de bir misafir getireceğim. Afon’da buluşalım oradan al,” dedi ve kapattı. “Müsait miymiş bir sorsaydık falan” gibi bir şeyler geveledim. “Tamam, tamam o iş,” deyip gitti.
Her iş tamamdı. Her iş. Ne sorarsam sorayım “o iş tamam”...
Derin Afrika Köyünde: Zimbabwe
Afrika için sıklıkla söylediğim bir söz, yaptığım bir uyarı vardır. Afrika'ya bir kez ayağınızı basarsanız, sizi yine çağırır, tekrar çağırır. Defalarca gidersiniz, yolunuz sandığınızdan sık kesişir. Benim kaderim de farklı değil. On yıllar önce yaptığım ilk Afrika gezisi sonrası düşündüğümden fazla geldim kara kıtaya. Kimi zaman safari oldu dönüşlerim, kimi zaman ülkemizin resmi heyet gezileri. Bu günlerde ise kendi özel gezilerim için sıklıkla gelip gidiyorum. Geçtiğimiz ay büyük bir kuruluşu Güney Afrika’da ağırladıktan sonra Türkiye’ye dönmeden, yapmayı düşündüğüm bir...
Çıplaklaştıkça: Arnaoutchot
Çıplaklığın her zaman şeffaflık olduğuna inanan biri olarak, kendimizi anlamanın yolununda, hep çıplaklıktan geçtiğine inandım. Ruhumuzu soymak istiyorsak, buna bedenimizden başlamamız gerektiğini savundum. Aynada kendimize çırılçıplak bakamıyorsak, kendimize karşı dürüst olmamızın da zor olduğuna inandım. “Kadın Bedeni Soyarsa” adlı romanımda, ‘Bir kadın kendi kendine soyunabilir mi?’ sorusu ekseninde çıplaklığı ele almıştım. Bu romanı yazmadan önce sadece çıplakların girdiği plaj ve spa merkezlerinde bulunmuştum. Ancak hiç bir zaman, çırılçıplak on gün geçirmemiştim; bu yıl Fransa’da Arnaoutchot Natüralistler Kampı’na gidene kadar…
Türkiye’de...
Yasaklar Ülkesi: Singapur
Albukhary Üniversitesi'nin kültürel değişim ve liderlik programı nedeniyle iki aydır Malezya’dayım. Singapur’a da yolumuz düştü. Singapur, Sanskritçe’de ‘Aslan Şehri’ anlamına geliyor. Malay yarımadasının güneyinde yer alan ülke dünyanın nadir şehir devletlerinden biri. Yedi yüz on kilometrekare yüz ölçümüne ve beş milyon nüfusa sahip. Ülkenin büyük kısmı Budist. Yüzde on beş Müslüman ve yüzde on beş Hristiyan nüfusu bulunuyor. Uzun yıllar sömürüsü altında kaldığı İngilizlerin etkisi kendini her yerde hissettiriyor. Trafik soldan akıyor.
Yolculuk öncesinde Singapur hakkında hiçbir şey okumadım. Yılın...
Yürümeyi Öğrenmek: Galler
Dağın tepesine tırmandığımda gerçekten artık bir adım daha atacak halim kalmamıştı. Bir yandan nefes nefese kalmıştım, bir yandan dönen başımın etkisiyle dengemi bulmaya çalışıyordum, bir yandan da Britanya’nın güneyinin en yüksek dağının üzerinde ne işim var benim diye de düşünüyordum. Gerçekten de benim Galler’de Brecon Beacon milli parkındaki Pen Y Pan dağında, hem de Kasım ayında ne işim vardı?
Bugünlerde bir yazar olarak kendi kendime sürekli “yaşamın kurgusu edebiyata on basar” diyorum. Üstelik yaşam biz edebiyatçılardan daha özgün ve özgür....
Masallar Diyarı: Giethoorn
Giethoorn, Hollanda'nın Overijssel eyaletinde bir köy. Steenwijkerland Belediyesi'nde yer almakta ve Güney batısındaki Steenwijk'e yaklaşık beş kilo metre mesafededir. Hikâyesini dinleyip resimlerini inceledikten sonra ilk fırsatınızda gezmek, görmek isteyeceğiniz bu köy, yirminci yüzyıl ortalarından itibaren ünlenmeye başlamış olsa da özellikle 2000'li yıllar sonrası turistlerin ilgi odağı olmaya başlamıştır. Mevsim ayırt etmeden misafirlerini huzurlu kucağına kabul edebilen bu doğal güzellik, aynı zamanda yanınızdan selam vermeden geçmek istemeyen insanların samimiyetiyle beraber, cennete daha çok benziyor. Flemenkçe konuşulan Hollanda topraklarında buraya Masal...
Rengin Arasında Gri: Katmandu
Şu an Filipinler’den kalkan uçağımın Kore’ye gidişini izliyorum. Güneşin bulutları kırdığı maviyle oluşan morlukları ve diğer bu tonları arayışa koyuldum. Normal şartlarda uyur yahut film izlerdim. Bu sefer böyle olmadı. Dedim o zaman, madem bilgisayarı açtın yaz. Size Filipinler’den ve Kore’den tabii ki bahsetmeyeceğim. Bahsetmek istediğim yer Nepal, bilhassa başkenti Katmandu. Hindistan’ın kuzeyinde Tibet’in güney kısmında ve Butan arasında kalan, sizin Everest’i ile tanıdığınız ama daha dokuz büyük dağı olan, odun kokan bu ülkenin UNESCO mirası tapınaklarıyla kaplı şehri Katmandu. Neden mi...
Bağbozumu: Colmar
Şirin kasabalar albümüm var; Kasabalar, köyler, hatta bazen kentler. Bir yenisi bir öncekini eskitmiyor. Süslemenin bin bir türlü hali olduğunu gördüm bu yerlerde. Süslemenin, süslemeden süslü olabileceği sade naiflikte. Onların gözüyle göremediğimden hiç turistik süremde onlardan fazla bildim kıymetini. Tarih boyunca ara sıra Alman, ara sıra Fransız toprağı olmuş; fakat şimdilerde kesinlikle dünyaya Fransız kalmış bir yere gittim: Colmar! Fransızlar, özellikle Alcase Lorianne denilen bu bölgede, tüm bağlarda üzümler hep ıslakmış hissiyle yaşıyor gibiler. Hiçbir şey daha önce hiç...
Kathmandu’nun Yaşayan Tanrıçası: Kumari
Gerçekleştirdiğim Deluxe Nepal Hindistan gezisinde, konuklarımı çok özel bir deneyime davet ettim. On yıllardır benim de sadece birkaç kez tanık olabildiğim ilginç dakikaları birlikte yaşayabildiğimiz için çok mutluyum. Belirli günlerde, o da canı veya bakıcıları isterse bir pencereden üç beş saniye biz ölümlülere görünen bakire Tanrıça-Prenses Kumari’yi, saat 16:30’da gezideki dostlarımla bekledik ve gördük! Hatta bize göz kırpmış gibi bile geldi.
O zaman geçen yıl üç yaşında seçilen, Trişna Şakya ve Kumari Olabilmek ile ilgili size biraz bilgi vereyim. Kumari,...
Anlaşılamamaktan Korkan İnsanlar: Kanada
Ömrümün bir yerinde, "iyi ki görmüşüm!" diyebileceğim bir yeri daha gördü gözlerim. Gördüklerinden bahset diyenleri nasıl bir övgü bombardımanıyla karşılasam? Bazen kendimi Avrupa sevici, övücü bir tiplemeden alıkoymak için çok fazla sorguluyorum. Lakin Kanada topraklarında gördüklerim, Avrupalının kendi bölgesine sokmamak için herkese saygı duyuşundan çok, tüm dünyaya yön verebileceklerini zannettikleri saflıkları ve saf iyilikle çabalamalarıydı. Bu uhreviyatı bir topluma; ne dinin ne de imamların, papazların, hahamların kazandırmamış olması ise oldukça ilgi çekici.
İllüzyon bir orta doğu ülkesi vatandaşı olarak, dünyanın...
Toprak ve Doku: Endülüs
Köprüler, solukları ırkları ve ideolojileri birbirine bağlar. Avrupa’dan Asya’ya uzanan köprüde geçen beş senenin ardından, İspanyol ve Arap ırkları Müslüman ve Hristiyan teolojilerini buluşturan Endülüs köprüsündeyim. 1492'ye kadar sekiz yüz yıl boyunca Müslüman egemenliğinde kalan Endülüs’ün en ünlü Arap padişahı Sultan Ebu Velid bin Nasr oğlu Sultan Ebu Haccas Yusuf bölgeye pek çok kütüphane ve medrese kurdurdu. Bölgenin bilim, ilim ve kültürünün gelişmesine büyük katkıda bulundu. Uzak topraklardan Avrupa’ya gelen Arap benliğinden hiçbir şey kaybetmedi, İspanyol da öyle. İki...
Belçika’nın Çikolatadan Kalbi: Brugge
Huzurun şehrini herkes arar. Arayanlar elbet bir yanındakine sorar. Ben de gezilerimde, belki de içsel huzurumun eksikliğini dengelemek amacıyla sıklıkla sakin yerler ararım. İnsan kendinde olmayanı ararmış ya hep, sizde de eksik olan bir şeyler illa ki hep var iken Brugge’de muhakkak size yarayan bir şeyler bulacaksınız. Yılın on ayı sağanak ve çiselemek arasında sürekli demlenen çay gibi bir şehir... Demlendikçe yeşili artan gözlerine bu benim kaçıncı diyebileceğim yeni bir yeşilin tonu dedirtecek harikalıkta... Pastel diyorlar bu tonlara... İnsana...
Reklam
Röportaj
Koronavirüs Günlükleri: Hakan Başar
İlk konserini henüz on yaşındayken veren, Türkiye’nin en genç caz piyanisti Hakan Başar ile bir röportaj gerçekleştirdik. Daha önce İstanbul Caz Festivali, İzmir Avrupa Caz Festivali, Akbank Caz Festivali ve EFG Londra Caz Festivali’nin de içinde bulunduğu önemli festivallerde yer alan Başar, London Jazz News’dan Mike Collins’ten de performansı ile tam not aldı. Chick Corea ile çalışma fırsatına da erişen Hakan Başar’ın tanıştığı isimler arasında önemli caz müzisyenlerinden Ron Carter, Russell Malone, Eddie Gomez ve Donald Vega bulunuyor. Henüz...
Hack The Fool
Tantana Records etiketiyle ilk albümleri The Fool’u yayınlayan Hack the Fool, Türkiye’nin rock müzik ortamına başarılı bir giriş yaptı. Vokalde Mert Avcı, davulda Sinan Kutluay ve gitarda Berk Çavdar’dan oluşan grup, yanlarına bas gitarist Zafer Toker’i de alarak üretim süreçlerine devam ediyorlar. Grubun üyeleri Berk Çavdar, Sinan Kutluay ve Mert Avcı ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
Hack the Fool nasıl bir araya geldi? Grubunuzun oluşma aşamaları nasıl gelişti?
Sinan Kutluay: Mert ile (Avcı) çok uzun zamandır çalıyoruz. “Mosquito” adında bir grubumuz vardı...
Koronavirüs Günlükleri: Yeis Sensura
“Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin ikinci konuğu müzisyen Yeis Sensura oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Koronavirüs Günlükleri: Dengin Ceyhan
"Koronavirüs günlükleri" adlı röportaj dizimizin ilk konuğu piyanist Dengin Ceyhan oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Koronavirüs Günlükleri: Iskandar Widjaja
Tarzının kompleksliği ile bilinen ve yeni jenerasyonun en yaratıcı keman sanatçılarından biri olarak kabul edilen Iskandar Widjaja ile konuştuk. Müzisyen bir aileden gelen ve daha çok küçük yaşlarda keman çalmaya başlayan Widjaja, farklı müzik tarzlarını klasik müzik ile harmanlıyor. Son teklisi ‘Hip-Hop Symphony’yi 2 Ekim’de piyasaya süren Iskandar Widjaja ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
Yeni jenerasyonun en ilgi çekici keman sanatçılarından biri olarak görülüyorsunuz. Bu sadece ‘klasik crossover’ müzisyeni olduğunuzu için değildir muhtemelen. Sizi ilginç kılan nedir?
Her zaman yenilikçi ve kalıpların...
Dikkat Tiyatro Çıkabilir ile Seyyah Sahne
Dikkat Tiyatro Çıkabilir ekibinden Ali Rıza Bora ve Sinem Soykök ile tiyatro ve topluluğun yeni projeleri hakkında konuştuk. Ekip "Eski ve az kullanılmış kumaşlardan kostümlerimizi kendimiz dikiyor, eski ve işe yaramayan tahta ve ıvır zıvırlardan dekor ve aksesuar yapıyoruz. Elbette yapacağımız projelerimiz ve bunları daha fazla insanla paylaşabilmek adına sponsorlara ihtiyaç duyuyoruz ama gelin görün ki olmaması bizim bunu yapmaktan vazgeçmemize neden olmuyor." dedi.
Röportör: Nergis Fırtına
”Dikkat Tiyatro Çıkabilir” nasıl bir topluluktur? Nasıl tanımlarsınız ve genel hatları ile neyi amaçlamaktadır?
Kendimize...
Koronavirüs Günlükleri: Elvin Hoxha Ganiyev
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin altıncı konuğu keman virtüözü Elvin Hoxha Ganiyev oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz...
Tayfur Aydın ile Sinemanın İzinde
Türkiye, çevresel şartlar ve jeopolitik açıdan komplike olmasının yanı sıra, çok uluslu bir yapıya sahip. Bu ülkenin tüm insanları diğer ülke vatandaşlarından farklı olarak türlü sebeplerle harmanlanan bir yaşantıya sahip oluyor. Sahip olduğumuz farklılıklar bizi biz yapan etkenleri doğururken, bu toprakların bize sunduğu şeyler ise hiç kuşkusuz bu çeşitlilikten de kaynaklanıyor. Bugün ülkemizdeki bu çeşitliliğin sinemadaki varyasyonlarından birine odaklanacağız.
Senarist, yönetmen ve yapımcı olarak kaliteli işlerin altına imzasını atan Tayfur Aydın ile Komplike için gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide; yakın bir zamanda...
Koronavirüs Günlükleri: Berk Kır
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin üçüncü konuğu fotoğraf sanatçısı Berk Kır oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz...
Kampüs Cadıları ile Patriarkinin Savaşı
Erkek egemenliğine karşı dimdik ayakta durmak için bir araya gelen Kampüs Cadıları, nasıl bir oluşum olduklarını ve neyi amaçladıklarını dile getirdi. Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü Türkiye’de, ikinci cins olarak görülen ve bu nedenle her türlü ayrımcılık, şiddet, taciz, tecavüz ve saldırıya maruz bırakılan kadınların; özgürlüğü ve yaşamı savunmak için yan yana geldiği bir genç kadın örgütü. Elbette kökleri bu kadar yakın bir tarihe dayanmıyor ama. Kadınların mücadele tarihi, bin yıllara dayanıyor.Oluşum kadınları korkusuz ve daha güçlü olmaya davet ediyor!
Röportör: Nergis Fırtına
Kampüs...
Endless Art Taksim
Açıldığı günden bugüne birçok sanat etkinliğini bünyesinde barındıran Endless Art Taksim, çağdaş sanatın nabzını tutmaya devam ediyor. Elmadağ Caddesi'nde bulunan Endless Art Taksim, plastik sanatlar, performans sanatı ve sahne sanatlarına ev sahipliği yapıyor. Bu sanat dalları için ayrılmış mekanların yanı sıra, içerisinde eğitim ve seminerler de düzenlenen Endless Art Taksim'in sanat direktörleri ve aynı zamanda küratörleri olan Miray Aydın ve Buket Bal ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
İlk olarak Endless Art nasıl bir oluşumdur? Nasıl bir konsept benimsemektedir?
Miray Aydın: Endless Art...
Koronavirüs Günlükleri: Elif Çağlar
"Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin yedinci konuğu caz müzisyeni Elif Çağlar Muslu oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz...
İstanbul Trip ile Sokağın Nabzı
“Müzik daha çok endüstriyelleştirildi. İnsanlar söylemek istediklerini söyleyemiyor bazı nedenlerden dolayı. Başka bir neden ise bazı insanlar yükseldi. Bu işten para kazanmaya başladı. Bazı insanlar da esnaf kafasına girdi. Bunun haliyle kötü sonuçları da oluyor ama biz müziğe kendimizi adadığımızdan dolayı bizim için daha iyi oluyor. Bu şekilde kendimizi daha geniş kitlelere anlatabiliyoruz.”
Röportaj: Leo Xandre
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Siz kimsiniz ve nasıl tanıştınız?
Şam: 21 yaşındayım. Müzik dışında bir şeyle uğraşmıyorum.
Xir: 27 yaşındayım. Yaklaşık on yıllık bir arkadaşlığın devamı...
Sibil ile Ermeni Müzik Kültürü
Türkiye'nin ilk Ermenice klibini çeken ve yayınlayan bol ödüllü ses Sibil ile müzikal yaşamından konuştuk. Sibil: “Anadilim, kültürüm benim için çok değerliydi ve bunun doğup büyüdüğüm topraklarda bilinmesini sağlamak en büyük isteklerimden birisiydi” diyerek ifade etti.
Ropörtaj: Nergis Fırtına
Klasik bir giriş olacak, ama müzikal yolculuğunuz nasıl başladı?
Müzik hayatıma ilk olarak Feriköy Surp Vartanants kilise korosunda korist ve sonrasında da solist olarak başladım. Koro ile çeşitli festivallere ve konserlere katılıyorduk. Ancak en büyük hayalim bir albüm sahibi olmaktı. Anadilim, kültürüm benim için çok değerliydi...
Koronavirüs Günlükleri: Ediz Hafızoğlu
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin beşinci konuğu müzisyen Ediz Hafızoğlu oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Kültür (Popüler Makaleler)
Piri Reis Haritaları
Piri Reis hem Osmanlı deniz amirali hem de haritacı olarak ün salmıştır. Haritaların çoğunu 1513 yılında çizmiş ve "Kitab-ı Bahriye" adlı eserinde toplamıştır. 1516’dan itibaren denizlerde çeşitli savaşlara katılmış, Mısır'ın fethinde, Rodos adasının kuşatmasında, Yemen'deki Aden ve Oman'daki Muscat şehirlerinin alınışında başrol oynamıştır. Altta 16'ncı yüzyıl sonlarında Osmanlı İmparatorluğunun hudutları görülüyor.
Piri Reis’in haritaları arasında en çok ilgi uyandıran 1513 tarihli dünya haritasıdır. Ancak, bu haritanın sadece altıda birlik parçası bulunabilmiştir. Geri kalan parçaları kayıptır. Bulunan parça incelendiğinde kadim dünya...
Normalin Eğrisi, Anormalin Doğrusu
Norm kelimesini toplum içinde kültürel yönden arzu edilen, tutarlı ve uygun olduğu kabul edilen tutum, davranış, değer ve erdemlere ya da kısaca neyin nasıl olması gerektiğine ilişkin, yazılı olmasa da kişinin toplumda kabul görmesi açısından belirli bir buyurganlık barındıran kurallar olarak tanımlayabiliriz. Ondan türeyen normal sözcüğü, söz konusu kurallarla uyumlu olmayı ifade eder. Bu açıdan norm, normallik ve bu sözcüğün zıddı olarak kabul edilen anormallik kavramları toplumsal yaşamın kuruluşundan başlayarak sosyal düzene ilişkin tüm işleyiş sürecinde büyük bir önem...
Babil’in Kapıları
Bugünkü Irak sınırları içinde, Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında yer alan Babil, 6'ncı yüzyılda kral İkinci Nebukadnezar tarafından yeniden inşa edilerek, mavi, kırmızı, sarı renkli ve sırlı tuğlalar kullanılmıştı. Heredot’un yazdıklarından Eski Ahit’e kadar birçok antik metinde şehrin görkemli tapınak ve saraylarından söz edilmiş, en canlı olduğu zamanlarda kentin nüfusu iki yüz bini bulmuş, dünyanın en büyük şehri haline gelmişti. Bu ihtişamlı kente ilk girişte kullanılan İştar Kapısı da bir o kadar görkemliydi. M.Ö. 575 yılında çini mavisi ve...
Masonların Tarihi Bilinmezliği
Masonlar ile ilgili pek çok sayıda komplo teorisi ortalıkta dolaşıyor, ama İskoçya'nın gerçek masonluk tarihi yüzlerce yıldır unutulmuş olsa da herkesin ulaşabileceği bir yerde güpegündüz duruyor. İskoçya'nın başkenti Edinburgh'daki ünlü kale ve esrarengiz çıkmaz sokaklarına kıyasla parke taşlarıyla kaplı sakin Hill Street sokağı pek sır barındıracak bir yer görünmüyor. Sokağı yavaşça adımlar iken bir kapının üstünde altın yaldızla yazılmış "Edinburgh Locası" yazısı gibi ilginç sayı ve işaretlerle dolu bir levhayla karşılaşabiliyorsunuz.
Hill Street, 19 numaradaki bu şapel dini bir mekân...
Dil Kültür ve Alışverişi
İsteklerimiz, arzularımız, sevinçlerimiz ve ağrılarımızı formüle etmemizi, sözcüklerle ifade etmeyi, beden dili ile resim, renk, çizim veya dansla ifade etmek istiyor isek beden dili duygularımızın canlı bir ifadesidir. İç süreçlerimiz ve duygularımızın, iç imgelerimizin ve düşüncelerimizin çatışmalarda yapıcı ifadesinde ise sizce engellendiğimizde ne olabilir? Bir dili ifade etmez isek veya bu terimi dil kullanımı yolu ile yasaklar isek ne olur? Eğer insan, dili olduğu gerçeği ile insancıl değil ise, arzuları, ihtiyaçları, duyguları ve bilinç durumlarını iletişim kurabilir, sözlü olarak ifade edebilir...
Kahire’nin Gözleri
Size Kahire’yi ancak yeni konuşmaya başlamış bir çocuk anlatabilir, sonra şikayet etmeyi öğrenir. Uğultu atmosferde yok olmaz. Bu yüzdendir ki; körler için bulunmaz bir cennettir. Uğultu körlere şehrin en izbe köşelerinden canlı caddelere kadar eşlik eder. El ele tutuşmak haramdır. Biraz da bu yüzden kimse gürültüden şikayet etmez. Sigaranın filtresiz içildiği, nargilenin kucakta taşındığı bir memleket. Ayak seslerinin akabinde, sahipsiz sokaklar vardır. Bu dünyaya kazık çakmayacağını bilen halkın yüzde kırkı bu sokak aralarında, çadırda yaşar. Bir yanda Osmanlı çeşmesi,...
Tamamen Duygusal
Düşünceler değişir, görüşler, inançlar değişir, toplum değişir, kültür değişir, hangi konuda ne hissettiğimiz bile zaman içinde değişebilir ama duyguların kendisi değişmez. Hissettiğimiz şeyin mutluluk mu, üzüntü mü, öfke mi, korku mu, şaşkınlık mı, tiksinti mi, utanç mı, olduğunu kesin olarak biliriz. Duygu basit bir şeymiş gibi görünse de içinde fizyolojik uyarılmayı, hisleri, bilişsel süreçleri, belli durumlara belli tepkiler vermeyi ve bu tepkileri kapsayan bedensel, zihinsel değişimleri barındıran son derece karmaşık bir olgudur.
Duygular insanlığın başlangıcından çok daha öncesinden beri var...
Örtünmenin Tarihi
Yaklaşık dört bin yıl önce, Babil İmparatoru Hammurabi’nin kanunlarında, kadının sosyal statüsü ilk kez yazılı yasa haline getirildi. O zamanlar, Hammurabi Kanunları, dünya tarihinin yasalarını temsil ediyordu. İki yüz seksen iki madde halinde taş sütunlara yazılan bu yazıtlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun çökme dönemine girmesiyle 1901–1902 yıllarında Fransız araştırmacılar tarafından keşfedilmiş ve Louvre müzesine taşınmıştır. Bu kanunlarda, köleler ve hür insanlar arasındaki farklılıklar, kölelere kısas kanunu ve evlilik gibi konularla aileyi düzende tutma yükümlülükleri belirtilmiştir. Günümüzde hala bazı toplumlarda, özellikle şeriat...
Utanç
Toplumda uygun görülmeyen eylemlere girişilmesi sonucunda, hatta bazen bu eylemlere girişilmeden, yalnızca arzu ya da hayal edilmesi durumunda bile ortaya çıkan bir duygudur utanç. İnsanın masumiyetinin bir parçasını daha kaybetmesinin hüznünü yaşaması, geride kalan masumiyet parçasına, aidiyet hissettiği kültürün normlarına sıkı sıkıya tutunma ve önünde küçük düştüğünü düşündüğü toplumla, ya da en azından kendi idealleriyle uzlaşma çabasıdır. Bu açıdan, yalnızca birey ve toplum arasındaki tek boyutlu ilişki çerçevesinde kalmaz, sosyal-kültürel değerlerin devamlılığı ve bireylerin bu değerler üzerinden kontrol altında...
Kozmolojinin Ana Hatları
Kozmoloji kelimesini iki ana başlığa ayırabiliriz. Bugün evreni tanımlamak ve anlayabilmek için bilimsel kozmolojiyi kullanmaktayız. Dinlerin ve inanışların evren tasavvuru ise metafiziksel kozmoloji olarak adlandırılır. Şüphesiz ki bir inancı kavrayabilmek, tasavvurlarının neye karşılık geldiğini bilebilmek için o inancın kozmolojisini, yani evrene bir bütün olarak bakışını bilmek gerekir. Dünyanın var oluşuna, yeryüzündeki ve gökyüzündeki dengeye dair her fikir kozmolojinin parçasıdır.
Türk kozmolojisinde birçok farklı kültürün ve inancın etkilerini görmek mümkün. Ancak şunu belirtmek gerekir ki; Türkler evrenin ve evrendeki her şeyin...
Geçmişte Yazı Araçları
Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında bilinen ve sembolün sesi belirlediği ilk yazıyı kullandılar. Akadlar, Babilliler, Asurlular, Hititler ve Urartuların ile birlikte değişime uğradı ve Fenikelilerde fonetik dil oldu. Fenikeliler, kendi alfabelerini çivi yazısından yararlanarak geliştir. Babillerde bulunan en eski yazıtlar, taş tabletlere kazınarak işlenmiş ve her biri bir sözcük ya da düşünceyi temsil eden işaretlerdir. Sonrasında en yaygın yazıt aracı olarak tablet şeklinde yapılan kil oldu. Ardından ideogramlar çivi yazısının hecesel işaretlerine dönüşse de simgesel işaretlerin bir kısmı varlıklarını sürdürmeyi...
Maya Medeniyetinin Yıkımı
Mayalar ilk yerleşim alanlarını M.Ö. 1000 yıllarında kurmuş, M.S. 600’lü yıllarda ise medeniyetleri doruğa ulaşmıştı. Maya şehirleri Meksika’nın Yucatan yarımadası, Belize ve Guatemala’da yoğunlaşmıştı. Arkeologlar buralarda binlerce yerleşim yeri buldu. Bölgedeki yoğun tropik ormanın derinliklerinde de hala keşfedilmemiş yerler olduğu tahmin ediliyor. İki yüz yıl süren ciddi arkeolojik incelemenin ardından Mayaların sanat ve mimarlık alanında oldukça gelişkin olduğu biliniyor. Piramit ve tapınaklarını gezegenlerin konumuna, matematik ve astronomi bilgilerine dayanarak inşa ettiler. Yazı yazmak içinse Maya hiyeroglifleri olarak da bilinen...
Amerikan Tipi Alışveriş Merkezleri
1950’lerde yaşantımıza giren alışveriş merkezleri, ticari tapınaklar olarak Amerikan tüketim kültürünün sembolü haline geldi. Fakat bugün ABD'de birçoğu terk edilmiş durumda. O halde alışveriş merkezlerinin sonu geliyor diyebilir miyiz?
Alışveriş merkezlerinin ilk ortaya çıkışı kötü niyetli değildi. 1977’de George A. Romero, çığır açan zombi filmi Ölülerin Şafağı’nda set olarak terk edilmiş bir alışveriş merkezi kullanmıştı. Romero’nun film seti bugün ABD’nin doğusundan batısına kadar sayısı giderek artan terk edilmiş alışveriş merkezleri ile büyük benzerlik gösteriyor. Amerikan banliyölerine giden otoyolların kenarlarında bugün yüzden fazla...
Beden Kültür Sömürgesidir
Beden, insan varlığının en doğal ve en elle tutulup gözle görülen, somut; cismani hali olmasının yanında, kültürün yaşam bulup kendisini gerçekleştirdiği, ifade ettiği ve gözle görünür kıldığı bir etkileşim alanıdır. Diğer bir deyişle, insanın yaratımı olan kültür, bununla kalmayıp bir anlamda insanı yeni baştan yaratıp şekillendirir ve bunu yaparken çoğu zaman kendisini beden üzerinden ifşa eder.
İnsan bedeni sınırsız gökyüzünün altında istediği görünüme bürünme ya da arzu ettiği sonsuz çeşitlilikteki davranışları gerçekleştirme potansiyeline sahip olsa bile, en eski topluluklardan başlayarak...
Şamanlığın Başlangıcı
Şamanlığın nasıl ve neden başladığı hakkında kesin bilgi olmasa da bu konudaki görüşlerimi aktarmak isterim. Günümüzden yaklaşık yüz bin yıl önce insanlar Afrika’dan çıkıp dünyaya yayılmaya başladıklarında barınacak yerler aradılar. En kolay ve uygun barınak yolda rastladıkları doğal mağaralardı. Bir süre kaldıktan sonra, tekrar yola koyulmak kararıyla buldukları mağaralara yerleştiler. Bu süre içinde erkekler avcılık ve toplayıcılıkla uğraşırken, kadınlar mağarada çocuklarla ilgileniyorlar, gelen av hayvanlarının postlarını ayırıyorlar ve ateş yakıp etleri pişiriyorlardı. Bu tür bir yaşam tarzında kadınların ve...
Mitoloji (Popüler Makaleler)
Nergis Çiceği
Yunan mitolojisi insanı insana anlatan hikayelerde doludur. Büyük filozofları bağrından çıkartan bu medeniyet anlatmak istediklerini büyük kitlelere hikayelerle aktarmıştır. Bu sayede bu mitolojik hikayeler bu gün bile kimsenin kelimelere dökemeyeceğin şeyleri ustalıkla ve anlaşılır bir şekilde anlatır; tabi görmesini bilene...
Nergis çiçeği, ismini mitolojik kahraman Narcissus'tan almıştır. "Narsizm" kelimesi de aynı etimolojik kökenden gelir. Narsis'in öyküsü kısaca şöyle anlatılır: Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynlerine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece...
Mu Kıtası Hakkında Varsayımlar
Pasifik Okyanusunda yaşanan bir tufan sonucu sulara gömüldüğü söylenen Mu kıtası "söylence bilim" anlamında kullanılan bir kavramdır. James Churchward'ın Mu Kıtası ile ilgili araştırmaları da bu söylencelerin derlenmesine dayanır. James Churchward'ın Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanan ve bunlar hakkında yazdığı beş kitabına konu edilmiş olan ilk bulgularda Churchward, Hindistan tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini oradaki rahiplerden on iki yılda öğrendiği Naga Maya dili ile tercüme ederek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre Büyük Okyanus'ta, Asya kıtası ve Amerika kıtası arasında ve Avustralya'dan birkaç misli büyüklükte olup, yüksek bir uygarlığa evrildiği süreç sonrasında...
Antik Dünyaya Damgasını Vuran Kadın: Enheduana
Antik dünyaya damgasını vuran fazla kadın yoktur. Bu yazıda antik zamanlara damgasını vurmuş böyle bir kadından bahsedeceğiz. Enheduana, MÖ 2255-2300 yıllarında yaşadı ve gününün en önemli dini figürü olarak görüldü. Aşk ve Savaş tanrıçası İnanna’ya yaptığı güçlü besteleri/şarkılarıyla tarihin akışını değiştirdi ve ölümünden sonra yüzyıllarca hatırlandı.
Yazıları çok derinlikli olduğundan, uzmanlar ona “Sümer edebiyatının Shakespeare’i” diyorlardı. İlahileri, siyasi, kişisel, ritüel, teolojik, tarihi ve yasal boyutların iç içe geçmiş çok katmanlı eserleri hala hayranlık uyandırmaktadır. Enheduana, Akad prensesi olarak doğdu ve...
Tanrılar Yok Ama Tanrıçalar Olabilir
Antik Çağ'ın şafağında, on iki İyonya şehir devletinden Efesos ile Samos epey didişmişler. Samos’un denizlerdeki hakimiyeti, Efes’in Akdeniz’e serbestçe açılmasını önlemiş muhtemelen. Kültürel alanda da rekabet kıyasıya sürmüş. M.Ö. 550 yılından az önce Samoslular, tanrıça Hera’nın doğum yeri olan İmbrasios Irmağı'nın denize kavuştuğu yerde Antik Çağın mermerden ilk anıtsal tapınağını inşa etmeye girişmişler. Efes durur mu? MÖ 550 dolayında, tanrıça Artemis’in doğum yeri olan Kenkhrios ırmağının denize kavuştuğu yere mermerden görkemli bir Artemis tapınağının temelini atmışlar.
Efes’teki sonradan antik dünyanın...
Demircinin Örsünden Yeniden Doğuşa: Nevruz
İlkbahar insanlarda her zaman iyi duygular uyandırmıştır. Toprağın rengârenk olduğu ve ağaçların meyveler verdiği bu mevsim hemen hemen bütün kültürlerde kutsanmış ve coşkulu ritüellerle karşılanmıştır. Çinlilerden Kuzey Amerika yerlilerine kadar birçok toplumda baharın coşkulu bir şekilde, büyük törenlerle kutlandığını görmek mümkündür. Özellikle Kelt-Germen Pagan geleneklerinde bahar bayramları büyük önem taşır. Kışın ilkbahara döndüğü Ostara ile baharın yaza döndüğü Beltaine bu coğrafyalarda hâlâ kutlanmaktadır. Hıdrellez Bayramı, bunlara yakın bir karakterdedir. Ancak Türkiye’nin de dâhil olduğu geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz,...
Kavramsal Olarak Büyü ve Büyücü
Büyü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde doğa kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek savıyla başvurulan gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı olarak tanımlanmaktadır. Eski Türk dilinde ise büyü; "bügi", "bügü" biçiminde yazılmakta, büyü anlamına gelen Almanca ve Fransızca "magie", İngilizce "magi" ve "magic" kelimelerinin kökeni de Yunanca "magus"tan gelmektedir.
Budunbilim Terimleri Sözlüğü’nde büyü, birtakım doğaüstü güçler, gizemsel sözler, kutsal sayılan nesneler aracılığıyla insanları, doğayı, doğa yasalarını etkilemek, istenilen şeyleri elde etmek için büyücülerce belirli kurallara ve tekniklere...
Arketip Kavramı ve Mitos İle İlişkisi
İnsanın 500 bin yıla yakın bir evrimsel geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte modern insan anatomisine ait en eski bulgular 195 bin yıl öncesine aittir. Medeniyet kavramı insanlığın son 10 bin yılına ait bir mesele. Bu rakamlar evrimsel geçmişin ancak ellide birini medeniyete ayırabildiğimiz anlamına geliyor. Yaptığımız muazzam teknolojik buluşlar, edindiğimiz meslekler, inşa ettiğimiz görkemli şehirler, muazzam edebi eserler, ahlaki gelişimimiz ve yasalarımız bu zaman içinde ortaya çıktı. Ancak tüm bu gelişmeleri sağlamışken türümüzün 490 bin yıllık tarihini tamamen...
Labirentteki Adam
"Labirentteki Adam" hikâyesi bir bakıma insanlığın hikâyesidir. Kişi bu dünyaya doğar, bir hayat labirentine girer. Hayat boyunca bu labirentte ilerleyen insan; seçimler yaparak, hayatının dönüm noktalarını aşarak, zaman ve acıyla güçlenerek labirentin merkezine biraz daha yaklaşır. "Işık yolunu takip edin" der bilge Kızılderililer. İlerlemekten korkmayın. Nasılsa en sonunda her şeye geri dönüp bakmak için fırsatınız olacak.
Güney Arizona'daki Tohono O'odham ulusunun amblemi olan "I'itoi" yani "Labirentteki Adam" sembolüdür. Kızılderililer için bir tür yaşam ağacı sembolü olan bu figür, labirentten çıkmış...
Nuh Tufanı Mitosu ve Kökenleri
Tufan söylencelerinden bahsetmeden önce türeyiş kavramını ele almak gerekir. Türeyiş, belli bir kavmin veya genel olarak insan nüfusunun var olduğu zamanı değil, şans eseri veya tanrıların isteğiyle kurtulan birkaç insanın insanlığı tekrar var etmesini ifade eder. Örneğin, Türk söylencelerindeki Asena Destanı zannedildiği gibi bir yaratılış söylencesi değildir. Çünkü, hikâyenin başlangıcından önce insanlar mevcuttur, hatta Asena ile çiftleşen kişi bir savaş sonucunda kollarını ve bacaklarını kaybetmiştir. Asena ile birlikte olarak sadece kendisinin kaldığı kavmi diriltmiştir. Tufan hikâyesini de bu bağlamda bir yaratılış hikâyesi olarak...
Türk Toplumundaki Üç Harfli Mitosu ve Kökenleri
İnsanlara musallat olan ve zarar veren bedensiz varlıklara birçok inanışta rastlanmaktadır. Karayip inançlarında çocukları kandırarak uzak yerlere götüren Douenlerden Maori mitlerinde yer alan insan yiyen Erintjalara kadar birçok figürü buna örnek gösterebiliriz. Özellikle şaman ayinlerinde bu varlıklardan korunmak için yapılan ritüeller büyük yer tutmaktadır. Ancak bugün dâhi toplumumuzda yaygın olan cin inancının birçok farklı etkileşimi mevcuttur.
Öncelikle cin kelimesi her zaman doğaüstü bir kavrama atıf yapmayabilir. Cin aynı zamanda görünmeyen anlamına gelmektedir. Örneğin, Anadolu’da yemeğin ağzı kapatılmazsa cin gireceği söylenir. Burada kast edilen...
Toprağa Üflenen Ruh
Çamurdan yaratılış mitosu, semavi dinlerden önce Sümerlerden Yunanlılara kadar bu birçok toplumun efsanelerinde geçen bir söylencedir. Semavi dinlerin yayıldıkları havzadaki birçok inanıştan etkilendiği, hatta bazı hikâyelerin Tevrat, İncil ve Kur'an’da aktarıldığı bilinmektedir; ancak bu durumu tek başına semavi dinlerin kendilerinden önceki inançlardan alıntı yaptığıyla açıklamak mümkün değil. Çünkü, buna benzer hikâyeleri eski Asya mitlerinden Kızılderili inanışlarına kadar görmekteyiz.
Bu mitosu açıklamadan önce insanın yaratılış hikayelerindeki yerini bilmek elzemdir. Kitabı Mukaddes’teki yaratılış hikayesi tanrının evrende yalnız başına otururken bir değişikliğe karar...
Tarihteki Gerçek Vampirler
Vampir mitinin başlangıcı, birçok efsane gibi tam olarak bilinmemekte. Ancak vampir mitinin ilk bulgularına Mezopotamya’da bulunan Dicle ve Fırat nehirlerinin yakınındaki Kildani'de, Asur yazıtlarında rastlanmakta. Keldaniler diyarına, İncil'de geçen Abraham’ın asıl evi olan "Ur of the Chaldeans" da denir. İbranilerin kutsal kitabında geçen "Lilith" vampir tanımlamalarına uyan bir varlıktır ve kutsal kitapta tasvir edilmiştir. Lilith geceleri baykuş bedenine bürünen bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Yazılana göre Lilith, Adem'in, "Adem ve Havva" olmadan önceki...
İlkelin Mistik Deneyimi
Miti inceleyebilmek için, onu yaratan psikolojiyi anlamak ve en ilkel köklerine kadar inmek gerekir. Esasında mitin ortaya çıkışı antropolojinin konusudur ve bu kökeni kısaca özetlemek gerekirse işin temelinde ilkelin mistik deneyimi yatmaktadır. Ancak başlarken bugün bir anlam karmaşası sonucu çoğu kişinin aklında gerçek anlamından sapmış bir anlam ifade eden bu kavramları açıklığa kavuşturmak faydalı olacaktır.
Mistik kelimesi Yunanca "mysteria" kökünden gelir ve bugün kullandığımız dilde gizem, gizemli gibi anlamlara sahiptir. Yani mistik bir deneyim yaşamak için doğaüstü bir deneyim değil, doğaüstü olarak algılanacak bir...
Mitlerin Batı Sanatındaki Etkisi
Hıristiyanlığın yaygın kabulü mitlerin popülerliğini azaltmadı. Ki Hıristiyanlık öncesi mitolojilerinin günümüz batı ülkelerinin uygarlıklarını derinden etkilediği de inkâr edilemez. Rönesans sırasında klasik dönem baştan keşfedildiğinde Ovidius'un şiirleri şairler, tiyatro yazarları ve ressamlar üzerinde büyük etkiye sahip oldu. Rönesans'ın erken dönemlerinden itibaren, Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Rafael gibi ressamlar geleneksel Hristiyan temalarının yanında Yunan mitolojisine dair temalar da işledi. Latince yazın ve Ovidius'un eserleri aracılığıyla Yunan mitolojisi İtalya'da ortaçağ ve Rönesans döneminde Petrarca, Boccacio ve Dante gibi şairleri etkilemişti.
Birçok Avrupalı entelektüel kendi ulusunun köklerini mitlerde ve masallarda aramayı denemiştir. Kuzey Avrupa'da ise Yunan mitolojisi görsel...
Türk Fantastik Edebiyatı ile Korku Edebiyatı İlişkisi
2013 yılında öğretmenlik yaptığım bir kurumdaki lise ve orta okul öğrencilerine Türk korku filmleri üzerine yapacağım akademik bir araştırma için “Mitoloji denildiği zaman aklınıza ne geliyor?” sorusunu yönelttiğimde aldığım cevaplar “Yunan mitolojisi” ve “Mısır mitolojisi” olmuş, biraz bilenleri ise “İskandinav mitolojisi”ni de belirtmiştir. Bunun yanında 2016’da Türk kültürü teması için destek verdiğimiz İzmircon 2016 etkinliğinde ise birçok gencin Türk kültürüne ve Türk mitolojisine olan ilgisi hepimizi mutlu etmişti. Peki ne olmuştu bu üç yılda?
Aslında Türk kültürü ve Türk mitolojisine...
Müzik (Popüler Makaleler)
Müzik Eğitimi
Müzik hakkında genel olarak ortaya sunduğumuz düşüncelerimiz; kendi birikimlerimiz, dünyayı anlama çabamız, insana ve doğaya bakma açımız, tarih ve coğrafyadaki konumumuz ile orantılıdır. Farklı bir ifadeyle müziğin ne olduğuna dair tanımlama ve kavramsallaştırmalar, bizim kişisel düşüncelerimizi ve hayatı kavrama becerimizi ortaya koyar. Müziği tanımlamaya çalışmanın hiç de kolay olmadığı yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Çünkü müzik de kültür ve benzeri kavramlar gibi muğlak bir anlam ve kültür merkezli kodlar içerir. Bu kodların çözümünde müziğin içkin yapısını anlamak önemli bir rol...
Yeniler ve Yenilikçiler
Ustalarımız durur iken bana laf düşer mi bilemiyorum, ama yine de aflarına sığınarak halk müziğine dair birkaç cümle kurmak istiyorum. Sürçü lisan eder isem af etmeyin ki, bir daha etmeyeyim.
Türkü tınıları ile karıştırılmış Arap tadındaki bir garip müzik türünün yayılmasına ses çıkarmayan bazı müzik otoriterleri, yıllarca bağlamayı ‘üç telli tıngırtı’ benzetmesi ile önemsizleştirip türkülerin ve bağlamanın ana kentlerde küçümsenmesine ve hatta yıllarca varoşların haricinde yok sayılmasına neden oldular. Türküleri armonik zenginliğe taşıması gereken o müzik adamları, çok bilmenin değil,...
Müzik ve Edebiyat İlişkisi
Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter...
Kent Metaforu
Yaşadığımız şehrin sesinin ne olduğunu merak edenlerin sayısı oldukça azdır diye düşünüyorum. Gerçekten bu şehir bizlere nasıl sesleniyor ve şarkılarını nasıl söylüyor? İstanbul, dünyada iki kıtaya yayılmış tek şehir. Ne yazık ki, bu şehir kendi müziğini üretmekten yoksun. Şehir kavramına yüklediğimiz anlam, kırsal coğrafyanın karşıtı ile eşdeğer. Kentin içinde olmasına rağmen dışarıda olan, burada yaşamasına rağmen yabancılık hisseden kentli sayısı oldukça fazla. Kentli olmak, şehirli olmak her şeyden önce bileşke bir anlama gönderme yaparken tarihi derinliği olan sınırlar içerir....
Müzikli Dakikalar
Çok küçük yaşlarda Wilhelm Kempff'ten Beethoven dördüncü ve beşinci konçertolar, altıncı ve dokuzuncu senfoni, Coriolan ve Egmont uvertürleri, Mendelssohn ve Çaykovski keman konçertoları, Paganini, Liszt, Grieg, bir Verdi derlemesi. Aylarca her gün büyülenmiş gibi onları dinledim. Kısa zamanda Liszt ve Paganini'nin içinin boş olduğunu, buna karşılık Beethoven'ın dipsiz ve uçsuz bucaksız bir derya gibi açıldığını fark ettim.
Don Giovanni ile Mozart'ı, Branderburg Konçertoları ile Bach'ı keşfettim. Asıl aşkım ondan sonra başladı. Bach kişisel evrenimde baş köşeye yerleşti. Kırk beş yıl...
Sesleri Görebilmek: Müzikal Sinestezi
“Duyuların birleşimi” anlamına gelen sinestezi kavramı, duyuların birbirine karışmasından dolayı ortaya çıkan bilişsel durumu ifade eder. Sinestezi sahibi insanlar renkleri koku, sesleri renk olarak algılayabilirler. Sinestezi, duyuların herhangi birini içeriyor olabilir. Örneğin; sinestezi sahibi olan bir insan “soyut” kelimesini kar beyazı olarak algılayabilir veya “12” rakamını kan kırmızısı olarak görebilir. Aslında yaşanılan durum bir nevi duyuların kombinasyonudur diyebiliriz. Bu durum her ne kadar literatürün tabiri ile bilişsel ya da beyinsel bir “hastalık” muamması olsa da, bana göre sinestezi, algıyı...
Müzik Endüstrisinde Yapay Zekanın Rolü
Her yenilik beraberinde birtakım soruları ve sorgulamaları getiriyor. Yıllardır araştırma laboratuvarlarında birikenler, önce robotlar “bakın neler yapıyor” videolarıyla sosyal medya duvarlarımızda yer alırken, yapay zekânın hem sanatla hem de endüstriyel hayatla yakın temasa geçmesi ile artık gündelik yaşamımızda da karşımıza çıkıyor. Aslında yapay zekâ 1950’li yıllardan bu yana müzisyenlerin faydalandığı bir araç. Fakat yapay zekâ ile müzik üretimi daha çok deneysel müzik sahnesinde kendisine yer edinirken, son yıllarda müzik endüstrisindeki dev prodüktörlerin yapay zekâya yatırımlarının artması ile ticari müzikte...
Fantastik ve Sihirli Melodiler
Fantasy, 16'ıncı yüzyılda belirginleşmiş emprovizasyonun baz alınarak oluşturulduğu bir müzikal fikirdir. Fikir derken hayal gücüne de vurgu yapıyoruz. Barok dönemde de romantik dönemde de fantasy'e rastlarız. Bu fikirler çoklu pasajların çoklu duygu biçimleriyle iç içe geçtiği bestelerdir. Ama fantazyayı besteleyen müzik ile fantasy birbirlerine ne derecede uyacaktır? Müzikal form ile besteyi dolduran fikir ve bestenin yönlendiği konu arasında belirgin bir ayrım yapabilir miyiz? Yoksa fantastik müzik doğal olarak yönlenmesini başka mecralardan ödünç aldığı öğelerle mi belirleyecektir? İşte, bu soruların bizi bir kez daha...
Protest Müziğin Babası Kim?
Geçen yıl Martin Luther'in Hristiyanlık dininde yaptığı önemli reformların beş yüzüncü yıl dönümüydü. Bu konuda onlarca kitap yayımlanıp, sergiler açılıyor. Luther, Katolik Kilisesi'nin birçok öğretisine karşı çıkmış, İncil'i Almancaya çevirerek Avrupa'yı modern dünyaya taşımıştı. Fakat Luther'in siyasi ve dini mirası Avrupa'yı hala titretiyor iken onun müzikteki katkıları daha az biliniyor. Aslında müzik Luther'in ideolojisinde önemli bir yer tutmuş ve ölümünden sonra da radikal şarkıcıları teşvik etmişti. Onun popüler müzik tarzı ile günümüzdeki protesto hareketleri arasında bağlantı yok mu?
1517 öncesinde...
Müziğin Kitlesel Boyuttaki Yolculuğu
Müziğin hızla el değiştirmesi ve evrimleşmesi elbette sadece müzik satışlarını değil, müzik dergisi satışlarını ve piyasanın farklı kollarını da etkiledi. Dinleyici müziğe kolay ulaşabildiği gibi müzik yazılarına da artık bir tıkla ulaşabiliyor. Kitleler artık diğer birçok alanda olduğu gibi müziğe de pek fazla yatırım yapmak istemiyor. Geçmişte gerek savaşlar gerekse savaşılması gereken hastalıklar ve yokluğun üst seviyede olmasından dolayı kitleler her daim tutumlu olmak zorundaydılar. Günümüzde ise medya ve kapitalist sistemin gelişmesiyle insanlar tüketmeye her zamankinden daha fazla yatkın...
Ayık ve Sarhoş: Yüksek Sanat ve Kült Üzerine Deneme
Yüksek sanat olarak hayat pratiğinden uzaklaşmış ve içi doldurulmayan, çalışılırken iyice kurumsallaşmış olan tür ile sanatın içeriğinin bağımsızlaşarak kültleşen yapısı, tarih sahnesinin şartlarında avangarda varana dek hep sosyal/tarihsel/kurumsal yapılar içinde tartışılmıştır. Şayet kültün en belirgin gereksinimi tapınma eylemi ise, kült bu eylemi ilk etapta sanatın ayinsel bağından başlayarak ta Walter Benjamin’in ikili bir sonuç üzerinden bahsettiği halesini kaybedene kadar yaşadı. Popüler kültürün ve eğlence sektörünün pazarlama stratejilerine kadar girmiş olan günümüz popüler kült sanat kavramı için bu denli bir...
Otokratik Bilinç
Müzik, saf özgürlük alanıdır. Doğadan soyutlandığı andan itibaren bizim için olma özelliği kazanır. İnsanın pratik etkinliği sesleri doğadan alıp enstrümana hapseder. Müziği üreten, enstrüman kanalıyla doğadan soyutladığı sesleri bir araya getirerek sistematize edip bunun müzik olduğunu söyleyerek bize dayatır. Biz de onu müzik olarak dinleyip tanımlıyoruz. Aslında o hiçbir zaman müzik olmuyor. Hem müzik olan hem de olmayan! Bizim için olup, hem müzik olmayan, öyle olduğu söylenen ve aynı zaman da benimle birlikte anlam kazanan müzik, toplumsal bir karaktere...
Sufizmin Müzik ile İlişkisi
İslam dini içinden ortaya çıkan sufi düşünce sisteminin Pakistan’daki ibadet müziği kavvalidir. Sufi kelimesi, tasavvuf kelimesine kaynaklık eder. Tasavvuf, sözlük anlamı ile yün giyen ve beyaz giyen olan “sufi” kelimesinden türemiştir. Fakat, bu kavramlar bazen aynı anlamda kullanılır. 8'inci yüzyılda İran topraklarında tohumları atılan sufi inancı, Hindistan ve Pakistan’a kadar yayılmıştır. Sufiler, fakir fukara diye de bilinirler. Fakir denme nedeni, maddi benliklerinden ve dünya nimetlerinden uzaklaşmalarıdır.
12'inci yüzyılda Hindistan’a kadar uzanan gezileri ile Kwaja Muen Ud Din Chisti, dokuz milyon insanı...
Müzikbilim
Müzik, sosyal olgu ve kültür bağımlı bir sanat alanıdır. Sanat alanı olmasına rağmen toplumsal bağı nedeniyle aynı zamanda bilimdir. Müziğin sanat ve bilim oluşu yönelimlerimizde ikircikliğe neden olur ve objektif eğitimli olunabildiği gibi subjektif eğitimli de olmak söz konusudur. Subjektif eğitimli olarak müziğe yönelmek, müzik araştırması yapmaya çalışmak, araştırmacıyı kültürel değerlerin öznesi yapar ve yanlış saptamalara neden olur. Objektif eğitimde ise araştırmacı, kültürün nesnesi konumundadır.
Toplum içinde birey olarak bağımlılık-bağımsızlık sınırını keşfeden, bunun ayrımına varan, çelişkisini yaşayan sanatçı ve bilincidir....
Kitleler Üzerinde Müziğin Etkisi
Müziğin önemini asırlar önce tespit etmiş olan bilim insanları, filozoflar, müzikologlar; kitleler yozlaşmasın, hatta daha etkileyici müzik üretsinler diye hem uyarılarda hem de tavsiyelerde bulunmuşlar. Bu tavsiyeleri ve müzik alanında yapılan sayısız çalışmaları alt alta koyduğumuzda, müziğin kitleler için ne denli önem arz ettiğini çok daha iyi anlayabiliyoruz. Aynı yaşam alanlarını paylaşan kitlelerin, mutlu bir yaşam sürdürebilmeleri için, ortak değerlere ihtiyaçları vardır. Müzik, kitlelerin inşa ettiği ortak değerleri ayakta tutan köşe taşlarından biridir. Müziğin kitleleri, kitlelerin de müziği etkileme...
Psikoloji (Popüler Makaleler)
Akademi ve Aidiyet
Son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada lisans ve lisansüstü öğrenci sayısı giderek artmakta, buna bağlı olarak akademinin hacmi de genişlemekte. Akademinin artan nüfusu, beraberinde üretilen bilimsel ürünlerin, oluşumların ve özünde bilgi birikiminin artışında da bir ivmeyi beraberinde getiriyor. Ancak, bu yükselen trende nitelik değeri açısından baktığımızda tablonun oldukça karanlık olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin; on binlerce yüksek lisans ve doktora tezi yıllar boyunca bir kez bile okunmadan dijital dünyanın dehlizlerinde yok olurken binlerce araştırma makalesi de bu kervana katılıyor.
Boğaziçi...
Obsesif Kompulsif Bozukluk: Bir, İki, Üç
Obsesif kompulsif bozukluktan mustarip bir kişi; “Hayatı yaşamaya çalışmak için fazlasıyla meşgul olduğumu hissediyorum ve görüyorum ki hayatın ne anlama geldiğini unutmuşum.” diyor. Toplumda ise aynı renk objeleri bir arada tutmak, yamuk çerçeveyi düzeltmek, ellerinin temiz olduğundan emin olmak için defalarca yıkamak; mükemmeliyetçilik, takıntılı kişilik veya bazen kusursuzu yaratma arzusu olarak algılanır, genelleşir, küçümsenir ama bilinmez indirgenmiş betimlemelerin kişinin iç dünyasındaki bulantı ve korkunun çok az bir kısmını kapladığını… Obsesyon, akıldan çıkmamacasına takılı kalınan düşünce ve fikirlere; kompulsiyon, bu...
Sosyal Düzenin Dikenli Patikası: Sosyopati
Genel olarak psikolojik kaynaklı bir bozukluk nedeniyle kişinin karşısındakilerin düşünce ya da duygularını anlamaktan yoksun olması olarak tanımlanan sosyopati, insanı ve onun davranışlarını belirleyen koşulları anlamanın yanı sıra bu tür kişilerin içlerinde yaşadıkları toplum ve ait oldukları kültürle etkileşimlerini anlamak bakımından da yalnızca psikoloji açısından değil, sosyoloji ve antropoloji başta olmak üzere diğer sosyal bilim dalları açısından da çok önemli bir kavramdır. Diğer bir deyişle, anti sosyal bir kişilik bozukluğu olarak da tanımlanan bu kavram, bize sosyo-kültürel düzendeki işleyişin...
Cin Korkusunun Evrimsel Kökenleri
PEW Düşünce Kuruluşu’nun Müslüman ülkelerde yaptığı araştırma, Türkiye’de cin gibi doğaüstü fenomenlere duyulan inancın %63’lerde olduğunu gösteriyor. Doğu Avrupa, Balkanlar ve Orta Asya’da yaşayan Müslüman nüfusa kıyasla oldukça yüksek bir oran olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki; Çad, Senegal, Gana, Nijerya, Mozambik gibi ülkeler bile Türkiye’nin gerisinde kalıyor.
Türkiye’de cinlere duyulan inancı yalnızca din ile ya da Kuran’daki referanslarla açıklamak mümkün değil. Her ne kadar Kuran’da cin adını taşıyan, insandan farklı bir yaratılışa sahip olan varlıklar hakkında kesin ifadeler kullanılsa da, halk...
Psikolojide Yaşam Doyumu
Derinliği ve inanan insanların duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını şekillendirmedeki işlevi açısından dini inançların psikoloji biliminin araştırma konuları arasında yer alması kaçınılmazdır. Özellikle olumlu psikoloji akımı, ortak amaçları insanın mutluluğu ve iyi olması olan din ve psikoloji bilimlerini bir araya getirmesi; dini inanç ve manevi değerleri psikolojinin inceleme alanına sokması bakımından oldukça önemlidir. Dini inanç ve uygulamaları merkezine alarak, hem dini ve hem de psikolojik prensipleri bağdaştırmak suretiyle inanan insanı psikolojik açıdan anlamaya çalışan din psikolojisinin, din ve psikoloji...
Anın Benlikleri
Kişi durur, bilinçaltında ve fiziksel olarak kendini o anda sabitlemeye çalışır. Bu anı, içinde bulunduğu şu anı, kendiyle birlikte durdurup, zamanın ilerlemediği bir anda kalmak ister. “Keşke şu anı durdurabilsem ve bu durdurduğum anın içinde yaşayabilsem,” gibi hisseder. Ama zaman geçecektir ve kişileri bir sonraki zamanlarına, benliklerine ekleyecektir. Durdurulmaya çalışılan zamandakiler şu anı oluştururken geçmişin bir parçası haline gelecektir. Günümüz, ta ki olmayana kadar dün olacaktır. Anın bir sonraki anına her geçişinde, kişi bir önceki halini öldürüp içinde yaşatıyor...
Reddedemiyor Olmak
Sınır koyamamak, hayır diyememek, kısaca bir şeyi veya bir şeyleri reddedememek günümüzde hemen herkesin ortak sorunlarından biri. Bu gerek ilişkilerimizde gerek ise iş yaşantımızda zorlandığımız ve hatta tıkandığımız nokta. İstemediğimiz bir durumda içimizden "hayır!" derken, bunu sözel şekilde davranışımıza yansıtamıyor olmamız ise başlı başına bir sorun. Peki, neden hayır demekte bu kadar zorlanıyoruz?
Bunun nedeni önceden fark ettiğimiz ya da bugüne kadar hiç düşünmediğimiz bir noktaya dayanmakta. "Öz değersizliğin oluşumunda tek bir sebep var!" diyemeyiz, ancak yaşadığımız bazı olumsuz deneyimler...
Hemingway’in Tetiğini Annesi Mi Çekti?
Erkeklerin ilk tanıdığı kadın anneleridir. Erkeğin hayatındaki bu ilk kadın figürü ile sürdürdüğü ilişki daha sonra hayatına girecek diğer kadınlar içinde kaba taslak bir şablon olacaktır. Annesi ile göbek bağını kesememiş bir erkek kadınlarla, annesinin hayalet otoritesi üzerinden diyalog sürdürmeye çalışır. Annesinin himayesi ve onayı olmadan kendini eksik sayan erkek çocuk, adamlığa geçtiğinde de bu otoritenin görünmez ipleri ile sağa sola çekiştirilmeye devam edecektir.
Erkek çocuk şanslıysa, baskın ve kişiliğine tamamen sızmış bir anne yerine bireysel gelişmesine destek sağlamış, ikisinin de...
İçgüdüsel Nüanslar
Bireysel kaygılarımızın çift başlılığı tekil problemlerimizin gün yüzüne çıkması ile alakalıdır. Eğer herhangi bir sebep ile ikili ilişkilerimizde bireysellik kanunları gizlenip, duruyor ise, kilit kısmında mutlak bir yanlışlık vardır. Ki kati suret ile tekil düşünme kötü bir şeydir demiyorum, ama periyodik olarak kendini yineleyen ve hakeza sorun doğuran bireysellik, ikilemi yaratan asıl olgu yanılsamasıdır.
Günümüz problemleri, kişisel hayat tercihleri, ideoloji çeşitliliğimiz ve elbette her an değişen çağ gereksinimleri sonucu değişkenlik gösteren fikri aidiyet esaslarınca, hayatın çeşitli kulvarlarında son hız ile...
Benlik ve Nesne İlişkileri
Benlik, kendilik ve nesne ilişkileri birbirinden keskin çizgiler ile ayrılamayan kavramlardır. Bazı ruh sağlığı uzmanları benliği ruhsal yapının temel ögesi olarak kabul eder ve kendiliği benliğin içine alır iken, bazı uzmanlar ise benliği kendilik kapsamında değerlendirir. Bu benlik ve kendilik kavramlarını ayrı ayrı kullanan ilk ruh bilimci bilindiği üzere Hartmann olmuştur. Üç kuramı da bilen ve sentezleyebilen terapistin görüş alanı genişler. Tanı ve tedavide başarı şansı da artar. Nesne ilişkileri kuramı ise ruhsal yapının alt katmanlarını ve iç dünyayı anlamayı kolaylaştırmıştır.
Psikolojik açıdan bakıldığında...
Fibromiyalji
Modern yaşantının zor koşullarında herkes kendince bir kulvarda yaşam mücadelesi veriyor. Bir o kadar modernleşip kolaylaşan yaşantımız diğer yandan da yeni ihtiyaçlara kapılarımızı açıveriyor. Hal bu iken bir tek maaşla geçinen bizler yetişemez oluyoruz. Günümüzde çalışan kesimin azımsanamayacak derecede çoğunluğu kadınlardan oluşuyor.
Bekârlık, nişanlılık ve evliliğin ilk zamanlarında her şey güzel gidiyor, ama sonraki dönemlerde hem çocuğunun hem işinin hem de evinin sorumluluklarını yüklenmeye çalışan bir anne profili ile karşı karşıya kalıyoruz. En iyi anne, en iyi eş, en iyi...
Kötülük ve Kişilik İlişkisi
Narsistler, kendilerine biçtikleri değer duygusunu korumak için saldırıya geçebilen aşırı bencil ve kibirli insanlardır. Daha sonra, bu eğilimlerin manipülatif makyavelcilik ve başkalarının duygularına karşı duyarsız psikopat özelliklerle bağlantısı incelendiğinde bunların birbirinden bağımsız özellikler olduğu, ama bazen de tesadüfen de olsa bir arada görüldüğü sonucuna varıldı. Kriminal veya psikiyatrik vakalardan ziyade gündelik yaşamdaki kötücül davranışlar ile ilgili. İnsanlar bu tür davranışları toplum içinde kontrol altında tutabiliyor ve hemen kendisini göstermiyor olsa da bir şekilde dikkat çekiyordu. Örneğin narsistler, kendi egolarını tatmin edecek eğilimlerde...
Okuma ve Nootropik Etki
Yalnızca kendi hayatımızı yaşarız. Ancak kitaplar vasıtası ile sayısız bilgelik kazanabilir, onlardan elde ettiğimiz çıkarımlarla şekil değiştirebiliriz. Bir yazar yazısını yazar, bitirdikten sonra baştan sona okuyup yeniden şekillendirir. Nihai olarak en son hâlini verip, düzenlediğinde dolaşıma bırakır. Yarattığı sözlerin gücüne ise tam da bu noktadan sonra şahit olmaya başlar. Başkalarını etkileme veya etkileyememe, değiştirme ya da değiştirememe gibi sonuçlar bir yol haritası çıkarır ve tüm bunlar tıpkı bilim gibi, tıpkı yeni bir teknolojik icadın çıktığı yolculuğa benzetilebilir. Bilge bir...
Şehir Mimarisi ve Psikoloji
Şehirlerde yaşayan nüfus artar iken, şehir planlamacıları kentlerin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini nöro-mimari ile yeniden ele alıyor. Hatırlatmamız gerekir ise ünlü İngiliz siyasetçi Winston Churchill, İkinci Dünya Savaşı'nda bombalanan parlamentonun tamiri konusunda konuşur iken "Biz binaları biçimlendiriyoruz, sonra onlar bizi biçimlendiriyor." demişti.
Evet, durum tam olarak da böyle. Ortaya attığı bu tezi bugün nörobilimciler ile psikologların desteklediğini duyabiliyor olsa şu an pek de mutlu olabilirdi. Bugün binaların ve şehirlerin genel sağlığımızı ve ruh halimizi etkilediğini, beynimizin hipokampal bölgesindeki özel hücrelerin, yaşadığımız yerin...
Püriten Ahlak ve Toplumsal Etkileri
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliği kültürel yapısı, kollektif bilinçaltı oluşturarak kültürel miras bırakmasıdır. Bin yıl önceki örümcek, yuvasını nasıl yapıyor ve nasıl yaşıyorsa, şimdiki örümcek de aynı şekilde yaşar. Ancak insan bin yıl öncesi gibi yaşamamaktadır. İnsanoğlu bilgi ile gelişir, inanç ve kültürle yaşamını şekillendirir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında biri Fransa’da, diğeri Japonya’da iki çocuk ormanda kayboluyorlar. İleriki yıllarda bu çocuklar ergenlik dönemlerinde nihayet bulunuyorlar. Konuşma öğrenmemiş, insanca yaşamayı öğrenmemiş bu gençlere insanlık değerleri öğretilemiyor. Bu olay tıp literatürüne...
Röportaj (Tümü)
Koronavirüs Günlükleri: Ezgi Zaman
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin dördüncü konuğu dansçı Ezgi Zaman oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Tayfur Aydın ile Sinemanın İzinde
Türkiye, çevresel şartlar ve jeopolitik açıdan komplike olmasının yanı sıra, çok uluslu bir yapıya sahip. Bu ülkenin tüm insanları diğer ülke vatandaşlarından farklı olarak türlü sebeplerle harmanlanan bir yaşantıya sahip oluyor. Sahip olduğumuz farklılıklar bizi biz yapan etkenleri doğururken, bu toprakların bize sunduğu şeyler ise hiç kuşkusuz bu çeşitlilikten de kaynaklanıyor. Bugün ülkemizdeki bu çeşitliliğin sinemadaki varyasyonlarından birine odaklanacağız.
Senarist, yönetmen ve yapımcı olarak kaliteli işlerin altına imzasını atan Tayfur Aydın ile Komplike için gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide; yakın bir zamanda...
Koronavirüs Günlükleri: Dengin Ceyhan
"Koronavirüs günlükleri" adlı röportaj dizimizin ilk konuğu piyanist Dengin Ceyhan oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
In Hoodies ile Yenilikçi Müzik Anlayışı
Alternatif ve bağımsız müzik dünya genelinde ön plana çıkmayı başardı. Türkiye'de de bu müzik türleri son dönemde atağa geçmiş görünüyor. Başarılı ve dikkat çeken isimlerden Murat Kılıkçıer ya da yürüttüğü proje ismiyle ifade etmek gerekirse “In Hoodies” ile bir araya geldik. Kılıkçıer, henüz ilk albümüyle dahi Türkiye müzik piyasasına hızlı bir giriş yapmış ve kendinden söz ettirmişti. Kılıkçıer ile Bursa'dan İngiltere'ye uzanan hikayesini, bağımsız müzik piyasasını, ilk albümünü, şarkılarını ve gelecek planlarını konuştuk.
Ropörtaj: Nergis Fırtına
En merak edilenlerden ilki ile başlayalım;...
Hack The Fool
Tantana Records etiketiyle ilk albümleri The Fool’u yayınlayan Hack the Fool, Türkiye’nin rock müzik ortamına başarılı bir giriş yaptı. Vokalde Mert Avcı, davulda Sinan Kutluay ve gitarda Berk Çavdar’dan oluşan grup, yanlarına bas gitarist Zafer Toker’i de alarak üretim süreçlerine devam ediyorlar. Grubun üyeleri Berk Çavdar, Sinan Kutluay ve Mert Avcı ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
Hack the Fool nasıl bir araya geldi? Grubunuzun oluşma aşamaları nasıl gelişti?
Sinan Kutluay: Mert ile (Avcı) çok uzun zamandır çalıyoruz. “Mosquito” adında bir grubumuz vardı...
İstanbul Trip ile Sokağın Nabzı
“Müzik daha çok endüstriyelleştirildi. İnsanlar söylemek istediklerini söyleyemiyor bazı nedenlerden dolayı. Başka bir neden ise bazı insanlar yükseldi. Bu işten para kazanmaya başladı. Bazı insanlar da esnaf kafasına girdi. Bunun haliyle kötü sonuçları da oluyor ama biz müziğe kendimizi adadığımızdan dolayı bizim için daha iyi oluyor. Bu şekilde kendimizi daha geniş kitlelere anlatabiliyoruz.”
Röportaj: Leo Xandre
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Siz kimsiniz ve nasıl tanıştınız?
Şam: 21 yaşındayım. Müzik dışında bir şeyle uğraşmıyorum.
Xir: 27 yaşındayım. Yaklaşık on yıllık bir arkadaşlığın devamı...
Koronavirüs Günlükleri: Iskandar Widjaja
Tarzının kompleksliği ile bilinen ve yeni jenerasyonun en yaratıcı keman sanatçılarından biri olarak kabul edilen Iskandar Widjaja ile konuştuk. Müzisyen bir aileden gelen ve daha çok küçük yaşlarda keman çalmaya başlayan Widjaja, farklı müzik tarzlarını klasik müzik ile harmanlıyor. Son teklisi ‘Hip-Hop Symphony’yi 2 Ekim’de piyasaya süren Iskandar Widjaja ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
Yeni jenerasyonun en ilgi çekici keman sanatçılarından biri olarak görülüyorsunuz. Bu sadece ‘klasik crossover’ müzisyeni olduğunuzu için değildir muhtemelen. Sizi ilginç kılan nedir?
Her zaman yenilikçi ve kalıpların...
Sibil ile Ermeni Müzik Kültürü
Türkiye'nin ilk Ermenice klibini çeken ve yayınlayan bol ödüllü ses Sibil ile müzikal yaşamından konuştuk. Sibil: “Anadilim, kültürüm benim için çok değerliydi ve bunun doğup büyüdüğüm topraklarda bilinmesini sağlamak en büyük isteklerimden birisiydi” diyerek ifade etti.
Ropörtaj: Nergis Fırtına
Klasik bir giriş olacak, ama müzikal yolculuğunuz nasıl başladı?
Müzik hayatıma ilk olarak Feriköy Surp Vartanants kilise korosunda korist ve sonrasında da solist olarak başladım. Koro ile çeşitli festivallere ve konserlere katılıyorduk. Ancak en büyük hayalim bir albüm sahibi olmaktı. Anadilim, kültürüm benim için çok değerliydi...
Koronavirüs Günlükleri: Ediz Hafızoğlu
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin beşinci konuğu müzisyen Ediz Hafızoğlu oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Koronavirüs Günlükleri: Berk Kır
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin üçüncü konuğu fotoğraf sanatçısı Berk Kır oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz...
Koronavirüs Günlükleri: Yeis Sensura
“Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin ikinci konuğu müzisyen Yeis Sensura oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz için,...
Dikkat Tiyatro Çıkabilir ile Seyyah Sahne
Dikkat Tiyatro Çıkabilir ekibinden Ali Rıza Bora ve Sinem Soykök ile tiyatro ve topluluğun yeni projeleri hakkında konuştuk. Ekip "Eski ve az kullanılmış kumaşlardan kostümlerimizi kendimiz dikiyor, eski ve işe yaramayan tahta ve ıvır zıvırlardan dekor ve aksesuar yapıyoruz. Elbette yapacağımız projelerimiz ve bunları daha fazla insanla paylaşabilmek adına sponsorlara ihtiyaç duyuyoruz ama gelin görün ki olmaması bizim bunu yapmaktan vazgeçmemize neden olmuyor." dedi.
Röportör: Nergis Fırtına
”Dikkat Tiyatro Çıkabilir” nasıl bir topluluktur? Nasıl tanımlarsınız ve genel hatları ile neyi amaçlamaktadır?
Kendimize...
Koronavirüs Günlükleri: Elvin Hoxha Ganiyev
Koronavirüs günlükleri” adlı röportaj dizimizin altıncı konuğu keman virtüözü Elvin Hoxha Ganiyev oldu. Bildiğiniz üzere, 2020 yılına birçoğumuz büyük umutlarla başlasa da birçok şey pek düşündüğümüz ve dilediğimiz gibi olmadı. Bu yıl için tasarladığımız planlar veya işler istediğimiz gibi gitmedi. Yaklaşık yüz yıl kadar önceki İspanyol Gribinin ardından, tarihin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıya kaldık. Çeşit çeşit temizlik malzemesi, dezenfektan, gıda ürünü ve pek çok şey stoklandı, tedbir amacıyla birçoğumuz evlerimize kapandı. Neler olduğu kadar neler olacağını da kestiremediğimiz...
Kampüs Cadıları ile Patriarkinin Savaşı
Erkek egemenliğine karşı dimdik ayakta durmak için bir araya gelen Kampüs Cadıları, nasıl bir oluşum olduklarını ve neyi amaçladıklarını dile getirdi. Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü Türkiye’de, ikinci cins olarak görülen ve bu nedenle her türlü ayrımcılık, şiddet, taciz, tecavüz ve saldırıya maruz bırakılan kadınların; özgürlüğü ve yaşamı savunmak için yan yana geldiği bir genç kadın örgütü. Elbette kökleri bu kadar yakın bir tarihe dayanmıyor ama. Kadınların mücadele tarihi, bin yıllara dayanıyor.Oluşum kadınları korkusuz ve daha güçlü olmaya davet ediyor!
Röportör: Nergis Fırtına
Kampüs...
Endless Art Taksim
Açıldığı günden bugüne birçok sanat etkinliğini bünyesinde barındıran Endless Art Taksim, çağdaş sanatın nabzını tutmaya devam ediyor. Elmadağ Caddesi'nde bulunan Endless Art Taksim, plastik sanatlar, performans sanatı ve sahne sanatlarına ev sahipliği yapıyor. Bu sanat dalları için ayrılmış mekanların yanı sıra, içerisinde eğitim ve seminerler de düzenlenen Endless Art Taksim'in sanat direktörleri ve aynı zamanda küratörleri olan Miray Aydın ve Buket Bal ile konuştuk.
Röportaj: Nergis Fırtına
İlk olarak Endless Art nasıl bir oluşumdur? Nasıl bir konsept benimsemektedir?
Miray Aydın: Endless Art...
Sinema (Popüler Makaleler)
Blair Cadısı Diriliyor: Zamanın Döngüselliği, Hareketin Doğrusallığı
Metnin Mirası
Buluntu görüntüler deşifre edildiğinde, bu deşifre edilenler sadece bir temsil değil, aynı zamanda tüm hikayeyi kapsayan bir süreçtir. The Blair Witch Project’in hem ticari hem de sinematik başarısı, bellek ile onun sunumu arasında yer alan ve el kamerasının tanıklık edemediği şeylerin hem gerçekliği hem de orada yaşanmış olan şeyin devamlılığı açısından bir alavere yaratıyordu. Korku janrının post-modern temsilleri bir canavarı bir bütün olarak göstermek yerine parçalara bölünmüş şekilde sunarak bir mitin bellekteki bütünlüğünü sağlamaktaydı. Gerçeklik ve onun temsili arasındaki...
Süper Kahraman Filmlerinde Kurulan Ekip Temsilerinin Kitle Kültürü Üzerine Etkisi ve Hedef Kitle Stratejileri
2017 yazında düzenlenen D23 Expo panelinde Marvel Studios’un yöneticisi Kevin Feige, Robert Downey Jr.’ı namıdiğer Demir Adam’ı ‘‘her şeyi başlatan adam’’ olarak takdim eder. Feige verdiği bu demeçte 2008 yılına işaret etmektedir. Süper kahramanların tekrar popülerleşip sinema salonlarında geniş yer bulması 2000’li yılların başından günümüze kadar gelen süreçte hissedilmiştir. 2008 yılında vizyona giren “Demir Adam” filmi gişede hatırı sayılır bir başarı elde ederken Robert Downey Jr. Tony Stark karakteriyle seyirci gözünde özdeşleşir. Marvel’ın “Demir Adam” filminden sonra uzun vade...
Bir Derleme: William Beard The Brood’u Nasıl Okur?
Bu yazı William Beard’in Cronenberg sineması üzerine yazdığı “The Artist as Monster: The Cinema of David Cronenberg” eserinin “The Brood” başlıklı bölümünün derlenmesidir. Beard eserinde Cronenberg’in filmlerini tek tek ele alırken, temasal olarak ilk etapta filmin yapımından bahsedip, filmin içeriğine kayar ve derin bir okuma yapar. Bu okumayı psikanaliz ve psikanalizin seksüel dışavurumları ile detaylandırır. Beard’ın bir sonraki aşaması ise Cronenberg’in vazgeçilmezlerinden olan çılgın bilim adamının filmi nasıl şekillendirdiğine ve bastırılmışı nasıl açığa çıkardığına dair yapılan analizlerdir. Beard’ın son...
Bir Otel Odasında Doğrusal Zaman Çizgisinden Kopan Kitle Kültürü
21’nci yüzyılın sınır tanımayan uluslararası sermaye etkileşimli dünyası, kültürel zeminde de erimeleri, kaynaşmaları ve bazı sıkışmaları doğurabilmektedir. Bireysel ayrıcalıkları ön plana çıkaran 19’ncu modernlik fikri, mekânsallığı ve zamansallığı korumaktayken artık teknik ilerleme, küreselleşme ve neo-liberalizm ile mekân ve zamanla çok işi olmayan bir postmodernin doğduğu, hatta bununla kalmayıp ilk gençlik dönemini henüz tamamlamış yetişkini bize canlandırdığı bir bugün yaşamaktayız. Belki de postmodernizmin bu uçarı; geçicilikten, kural tanımazlıktan ve yapı bozumundan yana olan tavrını genç yetişkin yaşına vermeliyiz. Ve şüphesiz...
Fransız Yeni Dalgası
Sinema tarihini uzun bir çizgi olarak düşünürsek birçok akımın şekillendirdiğinden bahsedilebilir. Fransız Yeni Dalgası’nın diğer akımlardan ayrılan yönleri, kısa ömrüne rağmen film yapım pratiklerinde kendisinden uzun ömürlü etkilere sebep olup sadece kendi ülkesiyle değil dünyanın birçok alanına yayılan ve kendisini izleyen çeşitli “Yeni Dalgalar”ın oluşumuna ön ayak olduğunu söylemek gerekir. Peki bu “Yeni Dalga” tabirinin kökeni nereden geliyordu?
Aslında bu tabir sinema çevrelerinden ziyade ilk kez 1957 yılında L’Express gazetesinin zamanın gençleri üzerinde yaptığı sosyolojik araştırmalar dizisinin başlığı olarak kullanılmıştı. Daha...
Home Ludens ve Oyunlaşan Dünya
İnsanlığın evrimi yüzyıllar boyunca sorgulanmıştır. Biyoloji dünyasında “homo sapiens” sınıflandırması mevcut olsa da filozoflar tarafından “homo faber” adı da yeni bir kavram oluşturulmuş, üstüne de Friedrich Nietzsche’nin bir insanın gelebileceği en üst mertebe sayılan “üst insan” kavramı da karşımıza çıkagelmiştir. Lakin çok da zikredilmeyen fakat üstüne okumalar yapıldığı zaman sorgulatan başka bir mertebe de mevcut. O da: Homo Ludens, yani oynayan insan.
Ludens kelimesi, Latincede ludus yai oyun, eğlence anlamına gelen kelimeden türemiştir ve özellikle iletişim alanında kullanılan “Ludification” kavramı da...
İki Tarafın da Galip Olduğu Yarış: Film Mi Dizi Mi?
Son zamanlarda hangi sohbet ortamına girsem sonunda hep aynı konuya geliniyor: Film mi yoksa dizi mi? Aslında her ikisini de birbiriyle yarıştırmak ne kadar yanlış olsa da hayatımıza giren online platformlar sayesinde dizileri ve filmleri aynı potada eritir olduk. Peki görsel rekabetin arttığı günümüzde hangisi bayrağı en önde taşıyor? Bu, cevabı verilmesi zor bir soru. Her iki alan da kendi izleyicisini yaratarak sadık bir kitleye sahip oldu. Dizi elbette hayatımıza yeni giren bir olgu değil fakat eskiden bu kadar...
Kategorik Bir Dışlayıcılık: Tystnaden
Tüm canlılar gibi insan da iletişim kurar. İletişim kurarken jest ve mimiklerin yanı sıra, karmaşık ve kapsamlı diller kullanıyor oluşumuz bizi farklılaştırır. Öte yandan, iletişim kurmak için, soyut konuları dahi aktarabildiğimiz ve tartışabildiğimiz bir dilimizin olması, sağlıklı bir iletişim kurabilmemizin teminatı değildir. Sanıyorum Bergman, Sessizlik’te söz konusu iletişim sorununu ele alıyor.
Filmin başında birisi güzel ve alımlı, diğeri ise ağır bir hastalığa yakalanmış olan iki kız kardeş ve güzel olan kadının oğlu, hem sıcak ve dolayısıyla boğucu, hem de iç...
Quentin Tarantino ve Şiddet
Şiddet ve suç türü genellikle birlikte anılmakta, türün beklenti ve geleneklerinin bir parçası olmaktadır. Suç filmlerine gösterilen tepki genellikle filmin bir yapı olarak statüsünü görmezden gelir. Bu da yoğun ihtilaflara ve ahlaki paniğe neden olur. Perdede izlediğimiz şiddet üzerine yazılan yazılar; erkeğin temsili, kadına şiddet, şiddetin karakterin bir parçası olduğu yönündedir. Bu tarz eleştiriler filmin anlamlandırılmasını zorlaştırır. Özellikle son dönem Amerikan sinemasının önemli isimlerinden, ilk filminden bu yana bütün bu eleştirilere göğüs geren Quentin Tarantino ve sinemasını bu yazıda...
Kadın İmajlarının Işığa Boyanması: Hayallerim, Aşkım ve Sen
Psikanalitik kuram çerçevesinde kadın imajı erkeğin bakışında temelde iki kategoriye ayrılır. Erkek bebek dünyaya geldiğinde başlangıçta anneyi kendisinin bir uzantısı olarak görür. Tüm çaresizliği ve edilgenliği içerisinde ona ihtiyacı olan her şeyi veren bir uzantıdır bu. Daha sonra anneyle bebek arasındaki sınırlar belirginleşir ve annenin bilinçdışı işaretiyle sembolik fallusa işaret edilir. Annenin bilinçdışı fallusa sahip olma düşlemi bebeğin varlığına karşılık gelmesine rağmen sembolik fallusa bebeğin dikkatinin çekilmesi kaçınılmazdır. Bebek annenin düşlemini tamamlıyor olmaktan dolayı doyuma ulaşıyor olsa da belli bir...
Logan: Yaşlı Kurt Post Apokaliptik Diyarlarda
X-Men evreninin en aykırı karakterlerinden birisi olan Wolverine’in sinema macerası 2017 yılında beyazperdede izlediğimiz, James Mangold filmiyle şimdilik tamamlanmış gözüküyor. Karakteri canlandıran Hugh Jackman ile Wolverine’in birlikteliği on yedi yıl önce çekilen ilk X-Men filmine dayanıyor. Yeni bin yılın başı süper kahramanların sinemadaki hâkimiyetinin ayak seslerini yeni yeni duyduğumuz bir dönemdi. X-Men filmi insanların mutantların varlığından haberdar olduğu bir dünyayı tasvir ediyordu.
Film, mutantlar ile insanların bir arada ve eşit şartlarda yaşayabileceğine inanmayan Magneto ve bu birlikteliğe dair umudunu asla yitirmeyeceğini hissettiğimiz Charles Xavier’in nam-ı diğer Profesör X’in mücadelesini gözler...
Yeni Nesil Türk Sinemasında Kadının Yeri
Clarissa P. Estes’in “Kurtlarla Koşan Kadınlar” adlı kitabı güçlü kadının adeta yol göstericisi niteliğindedir. Son zamanlarda yeni nesil Türk sinemasına göz atmam gerekti. Tabii yeni nesil Türk sineması diyerek bütün bir sinemayı kastetmiyorum. Bu kümede yaptığım senaryo incelemeleri sonucunda sadece romantik komedi filmlerini tartışacağız. İşte bu noktada “Kurtlarla Koşan Kadınlar” kitabı bizim yardımcımız olacak.
Bu konulara kafa yorarken, geçtiğimiz haftalarda önüme bir araştırma şeması düştü. Hatta birçoğunuzun önüne düşmüş olabilir çünkü bu şema kadının Türk televizyonundaki yerini ve davranış biçimlerini...
Sinemada Büyünün Temsili
Orta Çağ’da, yani Avrupa’nın dogmatik düşüncelerle kendini çerçevelediği, Hıristiyanlığın en karanlık çağında kilisenin insanları sınırlamak için engizisyon, endüljans ve aforozu kullandığı dönemde, paganizmden gelen ve masum insanların ölümüne neden olan büyü, birçok batıl inancıyla birlikte günümüze kadar gelmiştir. İlk çağlardan, çok tanrılı inanışlardan bu yana halen varlığını ve konumunu güçlü bir şekilde koruyan büyü, hem korkutucu bir öğe, hem de kötülüklerden korunmanın en kolay biçimi sayılmaktadır.
Çocukluğumuzda dinlediğimiz ya da okuduğumuz masalların hemen hemen hepsinde büyünün izleri bulunmaktadır. Bu da...
Sinemada Kurgu ve Ritim İlişkisi
Bir filmin en önemli unsurlarından biri, şüphesiz kurgudur. Filmin, İngilizce karşılığına bakıldığında “motion picture”, hareketli görüntü anlamına gelmektedir. Lakin, hareketli görüntüler kendi başlarına hareket etmezler. Analog dönemde, bir pelikülün üstüne dikey bir şekilde birbirini art arda izleyen görüntüler dizilirdi. Günümüz dijital döneminde ise bir kurgu programında, doğrusal bir düzlemde art arda sıralanarak hareketler sıralanmaktadır. Elbette, bu sıralama bir sinema filmini açıklamaya yetmemektedir. Zira, burada devreye giren “kurgu” kavramı önemlidir.
Kurgu, Hugo Munsterberg’in sinema ile psikanaliz ilişkisini kurduğunda seyircinin karanlık bir...
Soğuk Savaş Hollywood’unda Amerikan Solunun Tasfiyesi
Soğuk Savaş dönemi Hollywood'undaki politik atmosferi kavramak için; Cumhuriyetçi Parti'nin senatörü 1947 ile 1957 yılları arasında görev yapan Joseph McCarthy'nin çoğu önemli aydın, bilim adamı ve sanatçıyı komünist olmak ile suçlayarak giriştiği temizlik politikası ile Temsilciler Meclisi tarafından kurulan; Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi, HUAC'ın yüzlerce aktör, aktris, senarist ve yapımcıyı aynı sebeple fişlemesi, fikir verici iki hazin gelişme olarak tarihlenebilir. Yale Üniversitesi'nden Ralph Brown'un tahminine göre senatörün aktif olduğu dönemde tahminen on bin kişi işini kaybetmiştir. Özellikle 1940'lı yılların...
Sosyoloji (Popüler Makaleler)
İnanç ve İnsan
İnsan, en temel duygusu olarak tanımlayabileceğimiz istikrar duygusunun etkisi altında yaşar. Bu duygu doğrultusunda dünyayı, yaşamı ve kendisini bir bütün olarak kavrayıp anlamlandırmak ister. Gözlemlediği, deneyimlediği olaylardan elde ettiği bilgi birikimini bu doğrultuda kullanıp hayatını daha istikrarlı bir hale getirmeye, anlam kazandırmaya çalışır. Farklı deneyimlerle test edip gerçek olarak kabul ettiği bilgi birikimi, aklına gelen soruları ya da karşılaştığı yeni olay ve sorunları açıklamakta yetersiz kaldığında, inançlar ve onların sistemleşmiş hali olan dinler devreye girerek boşluğu doldurur.
İnanç, akıl yürütme...
Küresel Eğitim Problemi: Çok Kültürlülük
Eğitimin önemli hedeflerinden birisi de öğrencilerin düşünüşlerinin küreselleşmesini sağlamaktır. Bu neden ile de, öğretmenler, öğrencilerinin küresel problemleri çözmelerine ve derin bir anlayış kazanmalarına yardımcı olmalıdırlar. Spyrou tarafından yapılan bir çalışmada, Güney Kıbrıslı öğrencilerin, Türkleri düşman olarak gördükleri; Türklerin işgalci, istilacı ve barbar olduklarını, tüm kötülüklerden Türklerin sorumlu olduğunu düşündükleri bulgulanmış. Araştırmacı, bu imajın oluşmasında öğrencilerin içinde yaşadıkları kültürün etkili olduğunu; öğretmenlerin, milliyetçilik öğelerini fazlası ile vurguladıklarını ve “kötü Türk” imajının oluşmasında öğretmenlerin etkili olduklarını belirtmekteydi. Araştırmacı ayrıca, öğrencilerin ırkçılık...
Toplumsal Özel Günler ve Bayramlar
Her toplumda, o topluma bir “toplum” olduğunu hatırlatacak, toplumdaki dayanışma ve bir aradalık duygularını güçlendirecek, bu şekilde toplumun mensuplarına belki biraz daha az yalnız hissettirecek, kutsallıkla bezeli ve belli periyotlarla tekrarlanan “özel günler” olur. Bu “özel günler” aynı zamanda o toplumu “o toplum” yapan, onu diğerlerinden ayıran, bu şekilde toplumun parçası kişilere varoluşsal bir “yer” ve aidiyet kazandıran günlerdir.
Tek tanrılı dinlerden önce, tarıma dayalı pagan toplumlarında bu özel günler mevsimlerle ve tarım hasadıyla ilgilidir. Özellikle kıştan bahara geçiş, doğanın...
Alternatif Normlar İkilemi
Normlar içinde olunan toplumsal yaşamı şekillendirirken bir yandan toplumsal yaşam da normları şekillendirir. Önceden norm dayatmak değişimin dinamolarından biridir fakat aynı zamanda öngörülemez sonuçları da olabilir. Var olan normlar setini başka bir setle değiştirmek için girişilen çabalar neredeyse bir doğa kanunuymuşçasına toplumsal tepki oluşturacaktır ve bu tepkinin bilinmezliği ya da önceden kestirilemezliği belki de toplumsal dönüşümü öngörülebilir bir süreç olmaktan çıkaran en büyük etkendir.
Deleuze’ün Nietzsche yorumunda öne sürdüğü aktif ve reaktif kuvvetler kavramsallaştırmaları toplumsal dönüşüm mekanizmalarına dair faydalı bir...
Nesneden Bedene: Tüketim
Tüketim; insanın varlığından bu yana süregelen bir kavram. Ancak ben burada size tüketimin derinlemesine bir geçmiş dönem tahlilinden hareketle anlatım yapmayacağım. En genel şekilde geçmişte yaşamı idame ettirme ve ihtiyaç karşılama aracı olan tüketim, bugün hepimizin bildiği gibi yeni bir kabile söylemi olarak ahlakileşti. Güncel dünyamızın son kültürü tüketim insani dengenin varlığını ortadan kaldırıp, ruhsal tutarlılığı günden güne artan bir şiddetle tehdit ediyor. Üstelik bunu rıza ile gerçekleştiriyor. Reklamları, vitrinleri, nesneleri ve kendine özgü söylemiyle tüketim, artık hayatın her...
Muhafazakarlar Niçin Gereklidir?
Bir toplumu toplum yapan ortak değerleri midir, paylaştığı tarihsellik midir? Yoksa yalnızca mevcut koşullar mı yoksa ırktan dine, dilden fizyolojiye başka bir özellik mi bunu tetiklemektedir? Bu soruya vereceğiniz yanıt nasıl bir sosyolojik algınız olduğu ile derinden alakalıdır. Faşizmden sosyalizme, anarşizmden komünizme pek çok ideal toplum betimlemelerinin bulunduğu dünyamızda; politik, sosyolojik, genel itibariyle çok temel bir düzene sahiptir. Toplumsal hiyerarşilere karşı ve eşitliğin yanında olan güçlere sol, toplumsal hiyerarşinin lehine olan güçlere ise sağ demişizdir. Bu bağlamda hiyerarşi yaratıcı...
Sosyolojide Bilimin Yeri
"Sosyoloji bir bilim midir?" sorusuna sosyolojinin içinden hayır yanıtını veren insanların bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz. Sosyolojinin bir nevi sanat veya zanaat olduğu üzerine yazıp çizenler, kitaplar yayınlayan büyük isimler de bulunmakta. Belirli bir açıdan da haklılar. Eğer sosyolojiyi toplumsal ilişkilenme biçimleri üzerine üretilen her bilgi türü ve bunların yürütülen her pratik karşılığı olarak ele alacak olursak sosyoloji yalnızca bilimsel değil aynı zamanda sanatsal ve zanaat türü aktiviteleri de içeren geniş bir zemine yayılır. Kurucularından birisinin de Marx olduğu bir...
Toplumsal Gerçekliğin İkiliği
Her şeyin teşhir edildiği günümüz dünyasında aslında görülecek pek bir şey kalmadı. Siber gerçeklik ve uzay ve zaman geçişkenliğinin internet adı altında sosyal yaşantıya yedirilmesi gerçekliğin ancak ve ancak teşhir edilerek sağlanabileceğine inanan bir neslin doğuşunu sağladı. Gündelik hayatın kopyalanarak aktarıldığı sıradanlıkların aynasından yansıyanlar ötekinin yok oluşunu hızlandırdı. Hatta ve hatta bu ayna insanların bireysel varlıklar olmadıklarını kanıtlayan en kestirme yollardan birisidir. Bir hazır nesneler öbeğinin çarpıtılmış ve değişime uğratılmış modellerini aktaran bu araç kontrolü bireye atfediyormuş gibi gözüken...
Türkiye’deki Seküler Göç
Modern dönemdeki bu tür tartışmalar, konuya dair nasıl düşüneceklerine ilişkin önemli rol oynamıştır. Şüphesiz birçok teori ve yaklaşımlar arasında net bir ayrım ortaya koymak oldukça zor. Ve bu yüzden de bu düşünce içerisinde örtüşmenin her zaman belli bir ölçüsü vardır. Bu karşılıklı etkileşimde geçmişten bu yana insanlar çokça fikir sunabiliyor olsa da, küreselleşmenin bir başka özelliği de, göçün büyümesi ve dünya çapındaki toplumlarda genişleyen ekonomileri ile kalıcı yerleşmiş toplulukları oluşturmasıdır. Bu esaslara dayalı topluluklar genellikle yaşantılar ile birbirine tutunmaktadırlar....
Sosyal Bilimlerin Asosyalliği
İnsanı ve toplumsal yaşamı konu edinen çok sayıda bilim dalı vardır. Tarih, arkeoloji, beşeri coğrafya, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, etnoloji, teoloji, dilbilim, edebiyat vb. birçok alanda hummalı bir faaliyetle kütüphaneleri doldurup taşıran kitaplar, tezler ve makaleler yazılıyor. Kongre ve seminerlerde bildiriler deyim yerindeyse havada uçuşuyor. Ne var ki, bu bilgi birikiminin büyük bir çoğunluğunun sosyal bilimler kubbesinin dışında kalan sıradan insanlar için kafa karıştırıcı olmaktan öteye gidemediğini ve çoğu zaman bir şey ifade etmediğini bir özeleştiri olarak dile getirmek gerekir....
Ayrışma
Yaşamsal zorluklara karşı bir arada kalarak iş birliği ve iş bölümü yapmak türümüzün en belirgin özellikleri arasında ilk sıralarda yer alır. Ne var ki, canlılar piramidinde bizi en tepeye çıkaran, uygarlıklar kurduran, uzaya açılmamıza zemin hazırlayan bu iş bölümünün istenmeyen sonuçları da vardır. Eşitliğin bozulup hiyerarşinin ön plana çıktığı, insanların birbirlerini çeşitli gruplara ayırarak ötekileştirdiği. kimi zaman çatışmalara ve hatta bölünmelere yol açan baskıcı yaşam biçimleri bunlardan biridir.
İnsan toplulukları Afrika’da başlayan yaşam serüveninde giderek daha geniş coğrafyalara yayılırken yaşadıkları...
Erkek Egemenliğe Başkaldırı
Analog dünyada algımız, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, dinlediğimiz müzikler ve medyanın bize sunduğu imajlar ve kavramlar ile şekilleniyordu. Kitap ya da gazete okuduğumuzda, televizyon izlediğimizde; politika, sosyal bilimler, ekonomi veya psikoloji hakkında bilgilendiğimize inandırılmıştık. İster yerel, ister uluslararası kaynaktan olsun, bize sunulan bilgiye inanmaktan başka seçeneğimiz yoktu. O kadar ki, hangi bilgiye ne kadar ihtiyacımız olduğunu ve o bilginin ne kadarını öğrenmemiz ya da ne kadarını öğrenmememiz gerektiğini seçmeye bile hakkımız yoktu. Bize bir bilgi sunuluyorsa onun bize gereken...
Hiyerarşik Toplum Düzeni
Hiyerarşi sistemi, organizasyon yapısında yer alan kişilerin alt-üst ilişkilerini, görev ve yetkilerine göre sınıflandıran bir sistemdir. Kısaca sistemin özünde; yapılan işin bir üst görevdeki kişi tarafından denetlenmesi, kontrolü ve onaylanması bulunuyor. Tabii durum bu kadar kolay ifade edilemeyecek kadar derin; derin olduğu kadar da sığ. Hatta o kadar gariptir ki; eski ordu mensupları emeklilik dönemlerinde bile eski askerlik hiyerarşisini sürdürmeye gayret ederler. Yani zamanla yok olması muhtemel görünmeyen, bazı kişilerde hastalık boyutuna eren bir evre de denilebilir.
Eski ordu mensubu...
Sorunsallaştırma Meselesi
Sosyolojik yaratıcılık fikri bu bilimi icra etmeyi planlayan insanlar için öncül bir gereklilik olarak birinci sınıftan ortaya konulur. Gördüklerinizi, işittiklerinizi, okuduklarınızı ve toplumsal hayata dair denk geldiğiniz her türlü durumu bir nevi sosyoloji çerçevesinden irdeleyebilmenin, bu bağlamda fikirler üretebilmenin kavramsallaştırılmış halidir. Ancak yalnızca yaratıcı olmak sosyolojiyle uğraşma konusunda yeterli değildir, hayata karşı kuramsal çerçeveden olsa dahi belirli bir duruş gereklidir çünkü sorunsallaştırma meselesi kullandığınız yöntemden ziyade hayata karşı duruşunuzla ilgilidir.
Sosyolojinin henüz temel bilimlerdeki objektivite kavramına uygun bir bilim olup...
Kültür ile Benzeşme
Bizden daha koyu ten rengine sahip insanlara, özellikle siyahilere göz ucuyla bile olsa dönüp şöyle bir bakarız. Eşcinsel olduğu çok belli olan bireyler için de bakış açımız ve yargılarımız anında devreye girer. Bu kimselerin bizden farklı olduklarını, toplumun uygun gördüğünün dışında durduklarını fark ederiz belki; ama kaçımız böylesi farklılıkların onların elinde olmadığı üzerine durup düşünürüz doğrusu hep merak etmişimdir.
Söz konusu çok zayıf, çok şişman biri olduğunda karşımızdakine “Ama böyle olmaz rejime başla, spor yap zayıfla!” ya da tam aksine, "Biraz kilo al çok...
Tarih (Popüler Makaleler)
SSCB Ekonomik Kriz Yüzünden Mi Çöktü?
SSCB'nin neden çözüldüğü sorusu aradan geçen yirmi üç yıla rağmen hâlâ günceldir. Biz marksistlerin bu soruya verdiği yanıtların henüz yeterli olmadığı doğru. Çözülüşün sebebinin ne olmadığı hakkında net olmakla birlikte ne olduğu hakkında net değiliz. Yine de marksistler en azından soruya dürüstçe cevap vermeye çalışmaktadırlar. Oysa marksizm düşmanlarının cevapları totolojiktir, özcüdür ve olgulara dayanmadığı için tamamen ideolojiktir.
Liberal ideologlar SSCB'nin çöküşünü genelde şu temel argümana dayanarak açıklamaya çalışırlar: Sosyalist planlı ekonomi özünde insan doğasına ve piyasa yasalarına aykırıdır. Ayrıca milyonlarca...
Karşılaştırmalı Tarihle Akdeniz Coğrafyasının Düğümünü Çözmek
Yurt dışı gezilerimde Güney Akdeniz Latin ülkelerinde olduğumda anlatımlarım mutlaka bir noktada gelir, Endülüs’e dayanır. Dikey bilgi birikimimizle Endülüs Emevilerini, İslâm fethini, devamındaki Yeniden Hristiyan Fethi Reconquista’yı, diğer taraftan Osmanlıların 1400-1600 yılları arasındaki İstanbul’un alınışı öncesi ve sonrası genel durumunu ayrı ayrı bir noktaya kadar anlayabilir ve anlatabiliriz.
Buraya kadar tez ve anti-tezlerimiz tamam gibi görünür. Ama senteze, daha doğru bir tanımla ‘Karşılaştırmalı Tarih Okumalarına’ başladığımızda bu çalışmamın konusu olan can alıcı, can yakıcı soru ortaya çıkar: ‘Madem konu cihât, İslâm...
Garbzede Şah ve İran’ın İlk Milli Marşının Hikayesi
19'ncu yüzyılda Avrupa kolonyalizminin odağındaki ülkelerden biri olan İran, komşusu Türkiye ile karşılıklı etkileşimi koruyarak, dozajı düşürülmüş bir modernleşme ve batılılaşma sürecine adım atmıştı. Bunun sebebi, tıpkı Osmanlılar gibi, İranlıların da savaşlarda Ruslara ve diplomaside İngilizlere mütemadiyen yenik düşmeleriydi. İslamcı, sosyalist ya da milliyetçi, hangi görüşten gelirse gelsin; tüm İranlı tarihçilerin görüş birliği ettiği üzere 1794’ten 1925’e dek egemen olan Kaçar Hanedanı memleketi karanlığa boğmuştu: Kafkaslar, Horasan ve Körfez bölgesi elden çıkmış; ülkedeki yerli üretici Avrupa sanayiine teslim edilmiş;...
Geleceği Şekillendirme: Fikir Entegrasyonu
1920’li yıllardan itibaren Nazi Partisi propaganda mesajlarını ulaştıracağı özel kitle olarak Alman gençliğini hedeflediği biliniyor. Tüm bu mesajlar ise tahmin edileceği üzere partinin bir gençlik hareketi olduğunu vurguluyordu: Dinamik, dirençli, geleceğe bakan ve ümitli! Milyonlarca Alman gencini sınıflarda ve müfredat dışı etkinliklerle Nazizm'e kazandırmak için organize edilmişti. Ocak 1933’te Hitler Gençliği’nin sadece elli bin kadar üyesi varken, yıl sonunda bu rakam iki milyonu geçmişti. 1939’da zorunlu hale getirilmeden önce Hitler Gençliği’nin üye sayısı 1936’da beş buçuk milyon kadar olmuştu....
Tevhid-i Tedrisat Yok Edildi
Milletvekili Vasıf Bey ve elli yedi arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat Yasası gerekçesinde şunlar yazılıydı: “Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamak gereklidir ve bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamış, tam tersine bir ikilik ortaya çıkmıştır. Bu ikilik, eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı sonuçlar doğurmuş, iki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır.”
Vasıf Beyin “iki tip insan” dediği durumun...
Türkçe Konuşup Yazan Safevi Şahları
Doğu Anadolu’dan göç eden ve Azerbaycan’dan yayılan Türkmen boylarını sancağı altında birleştiren İsmail-i Safevi, 1502’de Tebriz’de şahlığını ilan etmişti. Şah İsmail, 13'ncü yüzyılda yaşamış Safeviyye tekkesinin kurucusu Seyfeddin-i Erdebili’nin soyundan geliyordu. Bir yaşında yetim kalan İsmail altı yaşında şeyh, on iki yaşında şah oldu. Etrafındaki Türkmen mücahitler, genç Şah’tan aldıkları güç ile kısa zamanda Erzincan’dan Horasan’a uzanan bir imparatorluk kurdular. Safevilerin saltanatı 1736’ya dek sürdü ve iki asrı aşan egemenlikleri boyunca İran’da Şiilik inancı yerleşti.
İran coğrafyasını bugün dahi anlamak...
Temeşvar’daki Osmanlı Buluntuları
1857 yılında inşa edilen demiryolları ve 1880’lerin ortasına kadar da Avrupa’da elektrikli sokak aydınlatmasına sahip tek kent olmakla övünmüş Temeşvar. Romanyalılar burada Macarlar, Sırplar, Yahudiler ve Almanlarla iç içe bulunuyor. 1989 yılında devrimin burada başlamasına zemin hazırlayan da, bu hoşgörü kültürüydü. Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girdikten sonra kurulan Temeşvar, kültürel çeşitliliğin zengin olduğu şehirlerin başında geliyor. Romanya sınırları içinde olmasına rağmen Macaristan ve Avusturya ülkelerinin de anılarını taşıyan şehirde, bu doğrultuda görülecek çok fazla eser kalmış.
Romanya’nın batısında, Temeşvar kentindeki...
Libya Macerası
1877-78 Rus Harbinde hezimete uğrayarak dağılmanın eşiğine gelen Osmanlı Devleti, savaştan sonra toplanan Berlin Kongresi’nde İngiltere, Fransa ve Prusya’nın desteğiyle ayağa kaldırılır; savaşta kaybettiği araziler iade edilir; toprak bütünlüğü ise ufak kayıplarla korunur. Karşılığında Fransa Tunus’u, İngiltere Kıbrıs’ı alır. Bir süre sonra İngiltere alacaklarına mahsuben Mısır’a da el koyar. İtalya durumu protesto eder, tazminat olarak Libya’yı ister. “Sen küçüksün, bekle” deyip oyalarlar.
1911’de Agadir hadisesinden sonra Fransa Fas’ı işgal edince İtalya harekete geçmeye karar verir. Bu sırada İtalya Almanya’nın müttefikidir,...
Avrupa Reform Yapar, Taassup Biter
“Avrupa 16'ıncı yüzyılda Protestan Reformu yaptı. Kilisenin toplumdaki tahakkümü kırıldı. Bu sayede Avrupa ilerledi.” Doğru mu? Türkiye’de alışılmış olan tarih anlatısına bakılırsa tartışılmaz doğru. Anglo-Amerikan ekolünün ilkokul-lise seviyesindeki anlatısında da veri kabul edilir. Fakat gerçekle alakası yok. Hiç yok, deli saçması!
Reform, Avrupa’nın büyük kısmında başarısız oldu. İtalya, İspanya, Fransa, o devirde Avrupa’nın ikinci en büyük gücü olan Avusturya, Alman devletlerinin yarısı, İsviçre ve Holanda’nın büyük kısmı Katolik kaldılar. Katolik kalan Fransa ile Katolik kilisesini deviren İngiltere arasında, mesela, 19'uncu...
Moskof Harpleri
Osmanlı devletinin son yüz elli yılında Ruslarla Türkler yedi kez savaştı. Savaşların altısında Türk tarafı hezimete uğradı. Birinde İngiltere ve Fransa’nın Türkler safında savaşa girmesiyle Rusya yenildi.
1768-1774
Polonya’da Rus işgaline direnen Lehli direnişçileri Osmanlı el altından desteklemekteydi. Türk tarafına kaçan teröristleri izleyen Rus kuvvetleri Balta kentini zaptedip, Polonyalılarla birlikte şehir halkını da kılıçtan geçirdi. Rusya bu esnada Yedi Yıl Savaşlarından dolayı mali krizdeydi. Fırsatı gören Osmanlı, Fransa’nın da teşvikiyle savaş açtı.
Altı yıl süren savaş çeşitli cephelerde kesin sonuç vermeyen muharebelerle...
Vatandaşlar Silaha: Altıgen’in Büyük Travmasının İlk Zamanları
1700’lü yılların sonlarında dönemin Maliye Bakanı Jacques Necker kralının önüne harcamaların listesini koyduğunda 16’ıncı Louis’in gözlerinin kocaman açıldığını yazar günlüğünde. Amerika’nın bağımsız oluşundan önceki Yedi Yıl Savaşları’nın öcü alınmıştır belki ama kanaldaki İngiliz ablukasının aşılabilmesi ve böylece Yorktown’da kuşatılan İngiliz kumandan Cornwallis’in denizden yardım almasını engellemek için yenilenen donanmaya çok para dökülmüştü. Bu masrafa monarşinin özellikle de Marie Antoinette’in kişisel masrafları eklenince durum içinden çıkılmaz hale gelmişti. Otoritesinin azaldığı bu dönemde kralın vergileri arttırmak için daha fazla meşruiyete ihtiyacı...
Irkçılık ve Nürnberg Yasaları
Irkçılar, doğuştan gelen ve kalıtımla geçmiş özelliklerin biyolojik olarak insan davranışını belirlediğine inanan kişilerdir. Irkçılık doktrini, insanın taşıdığı kanın ulusal, etnik kimliğinin belirleyicisi olduğunu savunmakta. Irkçı Yahudi karşıtlığının, gerçek dışı biyolojik teorilere dayanarak Yahudilere karşı önyargı beslemek ya da nefret etmek dışında da dahil olduğu şekilde beliren ırkçılık, Nazizm'in her zaman ayrılmaz bir parçası olmuştur. Naziler, bütün insanlık tarihini farklı ırklardan gelen insanlar arasında biyolojik olarak belirlenen bir mücadelenin tarihi olarak algılamış, iktidara gelmelerinin ardından 1935’te Yahudiliğin sözde biyolojik tanımını yapan...
Barışın Bedeli: Pax
Hiç şüphe yok ki tarih, yansıması hiç bozulmayan bir ayna gibi bize dün ve bugün hakkında sarsılmaz bilgiler veriyor. İktidar ve kitlenin birbirini var eden döngüsü; kitlenin kendini iktidar, iktidarın ise kitle saydığı yanılsama binlerce yıldır kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan bir canlının sonuçsuz kalan dönüşüme denk. Güç unsurları, yani kitlesel zamklar ve güç oburların dansı müzik devam ettiğince sürüyor ve sonunda muhakkak bitiyor. Yüzyıllar boyunca bu ideal kiminin ütopyası kiminin ise distopyası olurken planlar sonsuz hüküm, sınırsız fetih ile...
Gayrımilli Tarih Anlayışının Bayrağı: 2. Abdülhamit
Millici, laik tarihçiliğe karşı alternatif İslamcı tarih kurgusu yerleştirilmeye çalışılıyor. 2. Abdülhamit tek adam yönetimi olarak ifade edilen milli egemenlik karşıtı, piyasacı, dinci, özelleştirmeci nitelikteki Başkanlık sisteminin tarihsel figürü olarak öne çıkarılmaktadır. 2. Abdülhamit dindar değil dinci, dolayısıyla millet yerine ümmeti yerleştirmeyi amaçlayan laiklik karşıtı siyasal programın ve toplumsal tasarımın bayrağıdır.
2. Abdülhamit üzerinden İslamcı tarih alternatifi, lise tarih öğretim programında “1876-1913 arasında gerçekleştirilen darbelerin Osmanlı siyasi hayatı üzerindeki etkilerini değerlendirir” ifadesiyle yerleştirilmeye çalışılmaktadır. 2. Abdülhamit’in “darbeye uğrayan mağdur padişah” algısı üzerinden “Cumhurbaşkanı Recep...
İslam Medeniyeti
“Altın Çağ” denilen 9'uncu ile 15'inci yüzyılda İslam uygarlığının ilginç özelliklerinden biri, askeri ve siyasi olaylarla sosyal/kültürel hayat arasında hemen hiçbir gözlemlenebilir bağ olmamasıdır. Bu çağın İslam kültürü son derece şehirli ve kozmopolittir. İlk başlarda “şehir” deyince aklımıza sadece Bağdat gelir. 11’inci yüzyıla doğru Konya’dan Delhi’ye, Kurtuba’dan Hive’ye kadar yüzlerce şehir Bağdat’ın rolünü devralır. Hepsinde aynı dil konuşulur, aynı kitaplar okunur, aynı mimari modalar bir iki sene gecikmeyle benimsenir.
İnsanlar alim, talebe, tüccar ve derviş kılığında durmadan şehirden şehre...
Teoloji (Popüler Makaleler)
Yeni Bir Temel Oluşturma Çabası
Felsefede, dinsel ve metafizik öğretileri anlamsız sayan mantıkçı pozitivizm etkisini yitirirken anlamına ilişkin daha esnek yeni çözümlemelerin etkinlik kazanması teologları yüreklendirmiştir. Bugün teolojiye daha açık bir düşünce ortamında olduğumuz söylenebilir. Fakat bir yandan da bilim ve ona dayalı teknolojinin atılımları sonucu önemli ölçüde prestij kaybına uğrayan teolojiye yeni bir temel oluşturma çabası başarılı olabilirliği ihtimali üzerinde duruluyor.
Dine akılcı bir temel bulma eski bir arayıştır. Katolik dünyasında bugün bile etkisini sürdüren skolastik düşünce, Hıristiyanlığa böyle bir temel oluşturma çabasının ürünüdür....
Kamlık İnancında Kadın Haklarına Bakış
Kamlık inancı, bugün Sibirya bölgesinde yaşayan Türklerde devam etmekte, günlük yaşamın birçok alanında, tarihin geleneksel döneminde olduğu gibi kendini hissettirebilmektedir. Bunun yanı sıra Kamlık, Türk dünyasının diğer bölgelerinde de kendini çeşitli gelenekler altında devam ettirmektedir. Dolayısı ile Kamlık ya da bu inanç isteminden kaynaklanan gelenekler ile temsil edilen Kamlık inancı bir manevi altyapı olarak varlığını fiilî olarak Türklerin yaşadığı coğrafyada sürdürmektedir.
Türk dünyasında kadın haklarını Kamlık inancı bağlamında ele almak kolay bir iş değildir. Ancak yine de bu konuda bir...
Doktrin Karmaşası: Kadercilik ve Önceden Belirleme
Hıristiyan doktrini olan "önceden belirleme" ve putperest doktrini olan "kadercilik" birbirleri ile karıştırılıyor. Ve bu sebep ile de birçok yanlış anlaşılma durumu ortaya çıkıyor. Gerçekte ise iki doktrin arasında sadece tek bir ortak nokta vardır; o da gelecekteki bütün olayların mutlak kesinliğini varsaymalarıdır denebilir. Aralarındaki temel farklılık ise kaderciliğin kendi içerisinde kişisel bir tanrıya yer vermemesi ile ilgilidir. Önceden belirleme, meydana gelen her olayın, bilgelikte, güçte ve kutsallıkta olan tanrının bu olayların o şekilde gerçekleşmelerini belirlemesi ile meydana gelir...
İslamın Kaderi ve İlk Dönem Yaşananlar
İslam Peygamberi, ölümünden sonra yakın çevresinde yaşanacak olan felaketleri tahmin etmiş midir acaba? Pek sanmıyorum. En azından geleceği o kadar hunharca yaşanacak bir yarınlar olarak düşünmemiştir. Nihai olarak peygamberliğin son on yılında “iktidar” olan, Mekke’nin ele geçirilmesi ile iktidar gücünü zirveye taşıyan biri; bu “geleceği” öngöremezdi. Belki kendisine düzenlenen “suikast” geleceğe dönük endişelerinin artmasına neden olmuştur ama nihai olarak en yakın çevresinin birbirlerini öldürmek üzere karşı karşıya geleceğini de düşünmemiştir.
Bununla birlikte “geleceğin” pek de aydınlık olamayacağı daha Peygamber’in öldüğü...
Ateizm Bir İnanç Mıdır?
"İnanç" kelimesi ateistlerin sevmediği bir kelime. Dolayısı ile ateizmin bir inanç olduğu iddia edildiği zaman pek çok ateistten memnuniyetsiz sesler yükseldiğini görüyoruz. Ancak, bu memnuniyetsizlik ne kadar haklı? Ateizm bir inanç mıdır ve bir inançsa bile bu ateizm için bir eksiklik midir? Bu sorulara cevap verebilmek için inanç kelimesinden ne anlamamız gerektiğini açıklığa kavuşturmamız gerekiyor. Özellikle yeni ateizmin yükselişi ile ateistlerin ciddi bir bölümü inanç kelimesini bir şeyi kanıtı olmadan kabul etmek olarak anlamaya başladı.
Bu anlamı savunan kişiler, inanç...
Ateistler Doğaüstüne İnanabilir Mi?
Ateistlerin çoğunun doğaüstü iddialara karşı genel bir şüphecilik taşıdıklarını görüyoruz. Hatta ateizmi tanımlarken buna tanrı ile beraber diğer bütün doğaüstü inançların da reddini dahil eden kişiler hiç de azınlık değil. Ancak bu ne kadar doğru? Bir ateist, doğaüstü iddiaları doğru kabul edemez mi? Örneğin ruhları düşünelim. Bir ateistin ruhlara inanamayacağı neden iddia edilir? Belki de ruhların varlığına kanıt olmadığı ya da karşıt yönde kanıtlar olduğu için var olduklarının ateistlerce kabul edilmemesi gerektiğini düşünüyorsunuz? Bizce bu doğrudur, ancak bu durum...
Bağışlanamaz Günah: Tövbesizlik
İsa’nın Kutsal Ruh’a küfretmenin ne bu dünyada ne de öteki dünyada bağışlanmadığını belirtmesi ve Ferisileri uyarmasının nedeni, cinleri şeytan ile anlaşarak kovduğunu söylemelerinden dolayıydı. Yaptığı uyarı Ferisilerin ruhsal durumu ile birçok görüşü ortaya koydu. Öte yandan Mesih, cehaletleri yüzünden kendisine küfredenlerin günahlarının bağışlanması için daha sonra dua etmişti. Ancak Mesih, Ferisileri hiç de böyle görmemişti.
İnsanların İsa’nın iddia ettiği gibi kutsal kurtarıcı olduğunu bilme noktasında aydınlanması, ancak bunu kabul etmenin gerektireceği bütün davranış değişiklikleri yüzünden açıkça ikrar etmeye istekli olmaması pek...
Dinlerin Gelecekle İmtihanı
İnsanlığı sonsuz doğada mevcut bitki ve hayvan âlemlerinden farklı kılan noktanın örgütlü dinler olgusu olduğu ileri sürülebilir. Geçmişten gelen bu inanç sistemleri günümüzde de insanlığı farklı kılmaya ve onun üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. Esasında insanın algı, düşünce ve davranışlarını olumlu veya olumsuz anlamda etkileyebilen ve biçimlendirebilen inanç sistemlerinin ilan edildiği şekliyle geliş amaçları insanlığı “daha ileriye götürmek” ile ilgilidir. En azından anons edilen amaçlarının bu olduğuna inanılmakta ya da böyle anlatılmaktadır.
Asırlar boyunca dinlerin bu duruşu oldukça güçlü bir...
Teolojinin Kökeninde Yatanlar
Teolojinin özgür düşünceye, yeni arayış ve açılmalara karşı gösterdiği olumsuz tavrın kökeninde nelerin yattığı halen merak edilmekte ve bilimsel buluşların neden sert tepkiler ile karşılanmış olduğu, yasaklanarak gözlerden uzak tutulmak istendiği akılları kurcalamaktadır. Bu açıdan konuyu ele alacak olur isek, insanları yanlışlardan korumak için diyebilir miydik? Yoksa bunlar bir safsatadan öte bir şey değil miydi?
Örneklemeler üzerinden gitmek gerekir ise, bu örneklemelerden ilki buzun soğuk değil sıcak olduğunu, güneşin dünyayı değil dünyanın güneşi aydınlattığını ileri sürse herkes gibi teologlar da...